Memleket Hikayeleri

Ayfer Tunç

En Eski Memleket Hikayeleri Gönderileri

En Eski Memleket Hikayeleri kitaplarını, en eski Memleket Hikayeleri sözleri ve alıntılarını, en eski Memleket Hikayeleri yazarlarını, en eski Memleket Hikayeleri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
278 syf.
8/10 puan verdi
Türkiye 'nin bir döneminden fotoğraflar, anılar, öyküler anlatmış Ayfer Tunç..ama her öyküde, sanki birdenbire eski bir dostu anımsayıvermenin şaşkınlığı ve mutluluğu yerleşiyor insanın zihnine..Çok keyifli..su gibi bir kitap..
Memleket Hikayeleri
Memleket HikayeleriAyfer Tunç · İletişim Yayınevi · 2012234 okunma
278 syf.
·
Puan vermedi
memleket öykülerini bir de Ayfer Tunçtan dinleyin..sizi alıp başka diyarlara götürüyor herkes kendisinden birşeyler bulacaktır diye düşünmekteyim Ayfer Tunç kalemi çok güçlü bir yazar bence.
Memleket Hikayeleri
Memleket HikayeleriAyfer Tunç · İletişim Yayınevi · 2012234 okunma
Reklam
“Geçmiş, her anlattığımızda kılık değiştiren bir uydurmadır. Kulaktan kulağa oyununa benzer. Yaşanmış, geçip gitmiş zaman her aktarmada bir parçasını kaybeder, değişir, sonunda hiç kimsenin aslını tam hatırlayamadığı bir hikâyeye dönüşür.”
biz dağların taşların suskun dilini bile susturmak isteriz. tarihi tahrif edilmiş bir vatanın dağlarına beyaza boyanmış taşlarla ''her şey vatan için'' yazarız.
Sayfa 12
yıkımlar bizi heyecanlandırır. şölenlerle kutlarız. ölçüp biçmediğimiz, tasarlamayı düşünmediğimiz bir gelecek için tarihle dolu olanı yok etmekte tereddüt etmeyiz. geçmişin nesnelerini ve belgelerini yok edince gerçeği de yok ettiğimizi zannederiz. dünyanın mirasına ve tarihine ortak değilmişiz gibi yaşarız. mesela tarihi camiler depremlerde sarsılınca dökülen sıvaların ardından ortay çıkan, sanat tarihini yeniden yazdıracak kadar değerli ikonaları ucuz harçla sıvamakta bir sakınca görmeyiz. en başarlı tarafımız dünyada bizden başka bir ülke yokmuş, biz görmedikçe gerçekler var olmamış gibi davranabilmemizdir. kendimizi bu kadar kolayca kandırabiliyor oluşumuz takdire şayandır. devekuşunun resmedildiği bir ulusal simgemiz olmaması yazıktır.
Sayfa 11
1999 depreminden birkaç gün önce adapazarı'na gitmiştim ve doğduğum şehrin çirkinliği ve haşinliği karşısında içimde taşkın bir öfke kabarmıştı. zihnimde bir bir yıkmıştım çocukluğumdaki güzelliğinden en küçük bir iz bile taşımayan bu şehrin yeni yapılarını. ardından deprem oldu, o çirkin yapılar gerçekten yıkıldı. müthiş bir suçluluk duydum, sonra bu hissi unuttum. derken 2009'da van'a gittim. ilk kez gittiğim bu şehrin çirkinliği yine aynı şekilde içimde bir öfke doğurdu. bir an önce bu çirkin şehirden gitmek istedim. van da aynı şekilde yıkıldı, yerle bir oldu. zihnimde yıktığım bu çirkinlikleri yıkan şey benim lanetim değil elbette, kötü yapılaşmanın bedeli. öyle parapsişik güçlerim yok, ama yine de gittiğim şehirlerin çirkinliği karşısında öfkelenmeyeceğime dair kendime söz verdim, sanki tutabilirmişim gibi.
Sayfa 24
Reklam
sait faik'le aynı memleketten olmakla övünüyorum mesela, bunun külliyen saçmalık olduğunu düşündüğüm halde. aynı şehirde doğmuş olmamız kime ne gibi bir değer kazandırabilir ki? üstelik yazdıklarına bakacak olursak, ailesi doğduğu şehrin tarihinde de, bugününde de yer tuttuğu halde, sait faik kendini hiçbir zaman bir şehre, bir memlekete ait hissetmedi. yaşadığı yerlerin tabelalardaki adlarını umursamadı. onun memleketi sıradan insanların kalbiydi. adapazarı'nın bugün kendini nasıl sahiplendiğini görse muhtemelen çok şaşardı, tıpkı kastamonu'nun oğuz atay'ı sahiplenmesi gibi. ama şehirler, ''memleketler'' bunu yapmalı, değerli evlatlarının anısını bağrına basmalı, geç bile kaldılar.
Sayfa 22
doğa kimsenin umurunda değil zaten. sonraki yıllarda da olmayacak, hatta daha vahşi bi açlıkla, düşmanlarıymış gibi yok edecekler. koca koca adamlar zambak tarlarının üstünde araba yarışları yapacak.
Sayfa 178
tanrı dünyayı insandan korumalıydı.
Sayfa 217
öyle bir zaman gelecek ki, bazı mola tesislerinin yerini outlet magazalarıyla dolu ruhsuz alışveriş merkezleri alacak mcdonalds'larda veya franchising köftecilerde karın doyurulup icetea, neskafe, kola içilecek. gece molalarında dörtte üçü karanlıga gömülmüş bu avm'ler, kapanmış dükkanların önüne çekilmiş şeritleriyle durdurulmuş yürüyen merdivenleriyle gece molalarının keyfini öldürecek Içeride, dışarıda bir yerlere sığışmış depresif yolcular tüm zevki kaçmış molalar bilmeden otobüslerin dönecekler, hortumla ve uzun saplı fırçalarla otobüslerin ön camlarını yıkayan işçileri seyreden olmayacak. otobüsler bir şehrin girişinde durduğunda araba tutanlara nane şekeri, acıkanlara simit satan seyyar satıcıların binmesine izin verilmeyecek. amerikan yol filmlerindeki tesislere benzeyecek dünya. kimsenin kimseyi umursamadıgı, yanda oturan yolcuya açtır, canı çekmiştir diye yiyecek ikram edilmediği, dostça bir sohbet dahil hiçbir şeyin paylaşılmadıgı, yalnızlığın cisimleştiği bir yer olacak. her insan bir ada haline gelecek kimse kimseye ulaşamayacak, zaten bunu istemeyecek de.
Sayfa 221
471 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.