Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Meşrutiyet Tek Parti Çok Parti Hatıralarım

Hilmi Uran

Meşrutiyet Tek Parti Çok Parti Hatıralarım Gönderileri

Meşrutiyet Tek Parti Çok Parti Hatıralarım kitaplarını, Meşrutiyet Tek Parti Çok Parti Hatıralarım sözleri ve alıntılarını, Meşrutiyet Tek Parti Çok Parti Hatıralarım yazarlarını, Meşrutiyet Tek Parti Çok Parti Hatıralarım yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İzzet-i dünya için memnunu olmam kimsenin; Çekmeye bar-I belayı fett-i takat mı var?
Sayfa 467Kitabı okudu
Bir fikrin kökleştirilmesindeki âmillerin başında onun, daima ve daima tekrar edilmesi keyfiyeti gelir. Bir medrese tekerlemesi olmakla beraber, " ettekrarı hasen" i yabana atmamalıyız.
Reklam
Taksim Meydanı'nda mahşeri bir kalabalık vardı. Bu muazzam halk kitlesi koca meydanda durmadan dalgalanıyor, sürekli İnönü'ye sevgi tezahürlerini yapıyordu. Bu muazzam kalabalık o gün Fahrettin Kerim Gökay'ın bile hayret ve takdirini kazanmıştı. Çünkü yerine getirilmiş bir hizmetin eserini görmekten mütehassıs olan Gökay, meydandan caddelere taşan kalabalığı işaret ederek, "İşte paşam İstanbul!" diye övünmekten kendini alamamıştı. Seçim sonuçları bize o kalabalığın hakikatli bir kalabalık olmadığını gösterdi.
İnönü'nün, kendi hususî politikaları olarak yürüttüğü demiryolları inşaatıyla petrol arama faaliyetleri, devlet bütçesinden sağlanırken köylerde inşaa edilen mekteplerle öğretmen evlerinin inşa masrafları, hükümet bütçesinin kifayetsizliği sebebiyle, büyük ölçüde köylünün sırtındaydı ve İnönü'nün ısrarla istediği gibi, köylünün bir mektep binasıyla onun öğretmen evine, ne kadar kısa bir zamanda kavuşması gerekli görülürse köylünün yükü de o kadar ağırlaşıyor ve takatının üstüne çıkıyordu.
Dahiliye Vekili olduğum dönemde, 20 Haziran 1943 tarihinde Adapazarı zelzelesi olmuştu. Büyük zelzelerde sarsıntılardan sonra tufanı andıran yağmurlar yağar ortalığı sel alır. Adapazarı zelzelesinde de böyle olmuştu ve felaket bölgesine ulaşmakta epey sıkıntı çekmiştim. 27 Kasım 1943 tarihinde Çorum, Tokat, Ordu, Amasya, Kastamonu tarafları sarsılmış ve 1 Şubat 1944 tarihinde Ankara, Kastamonu, Bolu çevreleri bu felakete uğramıştı. Kışın hükmünü şiddetle icra ettiği günlere rastlayan zelzele, halkın daha da müşkül duruma düşmesine sebep olmuştu. Bu zelzeleler, 1939 Erzincan zelzelesi kadar insanca ve evce hasarı mucip olmamıştı. Fakat bunlar, dikkate layık olarak, Anadolu'nun şimal kısmına ve şarktan garba uzayan aynı istikametine rastlamaktaydı.
İkinci Dünya Harbi'nin en kızgın ve ihtiraslı günlerinde, İngiltere Başvekili Mister Churchill, kalabalık bir heyetle Türkiye'ye gelerek Reisicumhur İsmet İnönü ile görüşmüştü. Bu görüşme Adana Mülakatı diye anılsa da hakikatte iki devlet adamı Adana'da değil, Yenice istasyonunda ve vagon içinde olmuştu. Görüşmenin esas mevzuu harbte bizi yanlarına çekme girişimidir. Churchill, görüşmeye gelirken İngiltere Kralı V. George'dan mesaj ve Amerika Başkanı'ndan selam getirmişti. Bizimkilerde İngilizlere büyük bir malzeme ihtiyaç listesi tevdi ettiler.
Reklam
Varlık Vergisi bir defaya mahsus olmak üzere servet ve fevkalade kazançlardan alınacak bir vergiydi. Kanun, Meclis'ten 1942 yılında geçip hemen yürürlüğe konuldu. Bu vergi mali sıkıntıyı önlemek ve bütçe dengesini sağlamak için tasarlanmıştı. Kanunun büyük zaafı, servet ve kazançlar için bir ölçünün olmaması, mükelleften alınacak verginin, görevli memurun takdirine ve kanaatine bırakmış olmasıydı. Bu takdir ve kanaat her vilayette farklı rakamların toplanmasına neden olmuştu. Gelirinin üstünde vergi talep edilen mükellefler her anlamda sıkıntıya düşmüştü. Vergilerini ödeyemeyen mükellefler Erzurum'un Aşkale kazasına sürgüne gönderilip, kabiliyetlerine göre işlerde çalıştırıldılar. Kanunun makul olmayan hükümleri merhametsizliğe ve adaletsizliğe neden olmuştu. Kanunun çıktığı tarihlerde hükümette olmadığım için böyle bir kanunun çıkarılacağını ve keyfiyetin vekiller heyetinde görüşülmekte olduğunu İnönü'den öğrenmiştim ve Recep Peker'de kanunun mecliste ciddi tartışmalara mahal verdiğini söylemişti. Vergi, Meclis'ten geçmiş, kanunun neden olduğu sorunlar hepimizin gözü önünde cereyan etmiş olduğu için bu duruma neden olan Halk Partisi ve bizler mesuluz, günahı da hepimizindir.
Atatürk'ün sağlığında bir gün Afgan Kralı Emanullah Han ile refikaları Ankara'yı ve İstanbul'u ziyaret etmişler ve şereflerine verilen müteaddit ziyafetlerle günlerce ağırlanmışlardı. Kralın beraberinde Afgan vezirlerinden ve yüksek rütbeli devlet adamlarından bir kaç zat da vardı. Bunlar bütün ziyafetlere sırmalara boğulmuş bir halde ağır üniformalarla katılırlar ve pek resmi, pek çekingen dururlardı. O vakitler ziyafetler Avrupai olurdu. Sofralarda, yemeklerin çeşidine göre şaraplar bulundurulur, ziyafet sonuna doğru misafirin şerefine şampanya içilirdi. Afgan heyeti içki kullanmazdı. Fakat bunların susayıp su istiyenlerine garsonlar hep maden suyu verdikleri için bir gün birinin canına tak etti, yarım Türkçesiyle garsona çıkışıp "Yahu, bu memlekette şu bildiğimiz su yok mu?' diye söylenmişti.
Atatürk, kendisini İzmit'te karşıladığımızda bize bunu anlatmış ve meseleyi tetkik etmek üzere vali ile beni Dolmabahçe Sarayı'na gelmemizi emretmişti. Ertesi gün, vali ile emredilen saatte Dolmabahçe Sarayı'na gittik ve beraberimizde götürdüğümüz Memurin Kanunu'nun dokuzuncu maddesini de kendisine gösterdik. Atatürk, maddeyi okuduktan sonra, "Ben bu madde de değiştirilecek bir şey görmüyorum. Çünkü burada memurların siyasî cemiyetlere girememesinden maksat, onların benim partimden başka bir partiye katılamaması demektir; bu bakımdan bu madde hatta faydalıdır ve katiyen değişmemelidir" dedi, madde de öylece kaldı.
Parti ve hükümet beraberliği tesisiyle valilerin ve umumî müfettişlerin parti idaresiyle vazifelendirilmesi yolu, bizim idare bünyemizde esaslı bir değişiklik yarattıktan başka bu yeni durum yürürlükte bulunan Memurin Kanunu ile de çalışıyordu. Çünkü Memurin Kanunu'nun dokuzuncu maddesi gayet sarih olarak " memurların siyasî cemiyet ve kulüplere katılmasını " men etmekte ve bu hal muhakeme edilerek sabit olursa memurların hizmetten çıkarılmasını gerektireceğini söylemektedir. Başvekil İnönü, yüksek hükümet memurlarına parti vazifesi verilirken bu çatışmaların da kaldırılması zaruretini Atatürk'e hatırlatarak dokuzuncu maddenin değiştirilmesini istemişti.
43 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.