Halid-i Bağdadi yazdığı bir mektupta, şeyhliğin su üstünde yürümek, havada uçmak gibi harikulade haller göstermekle değil, İslam'a hizmet, sünnet'e ittiba ve insanları bunlara teşvik etmekle kaim olduğunu vurgulamıştır.
Halid-i Bağdadi, hac yolculuğuna devam etmiş ve Medine'ye ulaşmıştır. Medine'de karşılaştığı Yemenli bir zat, şeriata zahiren muhalif gördüğü şeyleri alelacele kınamaması hususunda kendisini uyarmıştır. Mekke'ye ulaştığında Kâbe'ye giden Hâlid-i Bağdâdî , yüzü kendisine, sırtı Kâbe'ye dönük vaziyette oturan birini görünce, Medine' de kendisine yapılan tavsiyeyi unutarak , Kâbe'ye saygısızlık olaraktan düşündüğü bu tavrı sebebiyle adamı içinden kınamıştır. Bunun üzerine söz konusu zat kendisine " Allah indinde mümin bir kulun değerinin Kâbe'nin değerinden daha yüksek olduğunu bilmiyor musun? Hem Medine'de ki zatın söylediklerini ne çabuk unuttun?" demesi üzerine hayret ve pişmanlık duyguları içinde ondan af dilemiş ve kendisini mürid olarak kabul etmesini rica etmiştir.