Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mitlerin Kısa Tarihi

Karen Armstrong

Öne Çıkan Mitlerin Kısa Tarihi Gönderileri

Öne Çıkan Mitlerin Kısa Tarihi kitaplarını, öne çıkan Mitlerin Kısa Tarihi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Mitlerin Kısa Tarihi yazarlarını, öne çıkan Mitlerin Kısa Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Eksenel ülkelerde yaşayanlar hâlâ aşkın olanın özlemini çekiyordu, ancak kutsal artık uzak, dahası yabancıydı. Ölümlüler ile tanrılar arasına uçurum girmişti.
Mitoloji genellikle özünde yaşamsal sorunlardan duyulan ve salt mantıksal önermelerle giderilemeyen kaygıdan kaynaklanır.
Reklam
Yeryüzündeki herhangi bir nesneyi derin düşündüğünüzde, kendinizi onun gökyüzündeki suretinin huzurunda bulursunuz.
...çünkü nereye bakarsanız bakın, yaşam ile ölümün birbirinden koparılamaz olduğunu, toprağın öldüğünü ve yeniden canlandığını görürdünüz. Ölüm korkutucu, ürkütücü ve kaçınılmazdı, fakat son değildi.
İnsanoğlu tarihin her yeni çağına girdiğinde, hem insanlık hem de tanrısallıkla ilgili fikirlerini değiştirir.
Hayal gücü dinleri ve mitolojiyi üreten bir yetenektir.
Reklam
Tufan, Sel, Mısır, Mezopotamya
"Mısır gibi küçük, tecrit edilmiş ve çevresini saran dağların koruduğu, Nil'in düzenli akışıyla beslenen topraklarda insanın başarılarına daha çok güven duyulurdu. Oysa Dicle ve Fırat'ın sularının çoğu zaman ne yapacaklarının bilinmediği ve yıkıcı olabildiği, şiddetli yağmurların toprağı bataklığa çevirebildiği ya da kavurucu rüzgârların onu tozu dumana kattığı, istila tehlikesinin hep varolduğu Mezopotamya'da yaşam daha az güvenliydi. Uygarlığın korunması doğanın kararlı ve yıkıcı güçlerine karşı yiğitçe bir çabayı gerektiriyordu. Bu korkular sel mitlerinde daha da bellidir. Mezopotamya'daki akarsular doğal engellerle çevrili olmadığından anlık yön değişimlerine açıktır, tufanlar sıktır, dolayısıyla çoğu zaman afet yaşanırdı. Mısır'da olduğu gibi sel burada da hoş karşılanmazdı, dahası siyasal ve toplumsal çözülmenin simgesi olmuştu."
İnsanoğlu tarihte her yeniçağa girdiğinde, hem insanlık hem de tanrısallıkla ilgili fikirlerini değiştirir. Bu ilk uygarlıklarda erkekler ile kadınlar giderek daha çok bize benziyordu, kendilerinden önce gelenlere göre kendi yazgılarını ellerine alabileceklerinin daha çok farkındaydılar. Sonuç olarak artık tanrıları atalarının gözüyle göremiyorlardı. Şimdi sahnede insan faaliyetleri olduğundan, tanrılar uzaklaşmıştı; apaçık bir gerçeklik olmaktan çıkmış yalnızca erişilemeyen varlıklardı.
Sayfa 61 - AlfaKitabı okudu
Gerçekten de her gün kazandığımız benlikle ölmek zorunda kalırız.
Eski Mezopotamyalıların, Hinduların, Yunanların ve Kenaan Diyarı insanlarının Gök Tanrıları böyle yozlaşmıştı. Bu toplulukların mitolojilerinde Yüce Tanrı, en iyi yönüyle tanrılar tapınağının kuşkulu, güçsüz bir varlığı, kenarda kalmış bir figürüdür; İndra, Enlil ve Baal gibi daha etkili, ilgi çekici ve ulaşılabilir tanrısal varlıklar öne çıkmıştır. Yüce Tanrının nasıl tahtından indirildiğine yönelik öyküler anlatılır: Örneğin Yunanların Gök Tanrısı Uranüs'ün kendi oğlu Kronos tarafından iğdiş edildiği, insanoğlunun günlük yaşantısından çok uzaklaşarak önemsizleşen bu Yaratıcıların iktidarsızlığını korkunç bir biçimde gözler önüne seren bir mitle dile getirildi. Oysa Baal'in kutsal gücü her yağmur fırtınasında kendini belli ederdi;
Sayfa 24 - PdfKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.