Kitabı okurken aklıma Demer Evgar’ın oynadığı mutfak sırları filmi geldi. Filmde Neslihan üzüntüden, sıkıntılarından dolayı sürekli ve sürekli yemek yapıyordu.
Sevgili kitap karakterimiz İlyas’ımız da öyle. Aslında karakterimizin sonu kitabın başında veriliyor fakat ister istemez ne geldi başına, ne yaşadı da bu hale geldi diyorsunuz ve merakla sayfaları çeviriyorsunuz.
İlyas Divitoğlu ve ailesi geçmişte çok zengin iken gerek akrabaları, gerek kendilerinin eli bolluğu yüzünden servetlerini kaybediyorlar ve fakirlikle mücadele etmeye başlıyorlar. Aynı zamanda ilyas, yaşadıkları tüm kasabanın son umudu, okuduğu okullarda hep birinci gelen, başarılı, zeki, çalışkan bir çocuk. Tek istediği dedesi gibi Yargıtay üyesi olmak ve eski hayatlarına geri dönmek.
Ama bir gün karşısına Emel çıkıyor, aşık oluyor. Okuduğu okulda her dönem birinci olan İlyas, Emel’in onu terk etmesiyle hayatındaki her şeye kendini kapatıyor fakat yemek yaparak hiç bir şey düşünmemeye, gerçeklerden kaçmaya başlıyor.
Hepimiz biraz da böyle değil miyiz? Başımıza bir şey geldiği zaman kendimizi başka işlere verip kötü şeyleri düşünmemeye çalışırız, yalnız bunu saplantı haline getirmemek gerekiyor. Her şey dozunda güzel! Azı karar, fazlası zarar.
Muhteşem bir Tahsin Yücel romanıydı! Sıradaki kitabım Gökdelen okumak için sabırsızlanıyorum..