Nefs Psikolojisi

Mustafa Merter

Öne Çıkan Nefs Psikolojisi Gönderileri

Öne Çıkan Nefs Psikolojisi kitaplarını, öne çıkan Nefs Psikolojisi sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Nefs Psikolojisi yazarlarını, öne çıkan Nefs Psikolojisi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ve bıkıp usanmadan bizi kemiren zaman...Her neye sahipsek eriyip gidiyor; anlamsız, trajik, saçma, fuzuli.
Tövbe kökünü istiğfar yaprağı ile karıştırıp, kalp havanında, tevhid tokmağı ile döversek, bütün kötülüklere şifa verecek devayı elde etmiş oluruz.
Muzaffer OzakKitabı okudu
Reklam
C.G. Jung'a Göre Arketipler
Ana kara, toprak ana, hep evrensel anne sembolünün tezahürleridir. Fikirlerin bile "anası", babafikir değil, anafikir'dir! Ve nihayet cennet de ana teması ile bağlantılıdır... Cennet, anaların ayağı altındadır. (Hadis-i Şerif)
Sayfa 54
Sofi dedi ki: A heveskâr kişi! Allahın eserleri gönüldür, dışarıdakiler ise ancak ve ancak Tanrı eserlerinin eserleridir. Bağlar, bahçeler, yeşillikler gönüldedir, dışarıdaki ise akar suya vuran akislere benzer. O görünen bağ, suya akseden hayalî bir bağdır, suyun letâfeti yüzünden oynar durur! Bağlar, bahçeler, meyveler gönüldedir. Onların letâfetinin aksi, şu suya, toprağa vurmuştur. O neşe selvisinin aksi olmasaydı, Allah bu âleme aldanış yeri demezdi. Bu aldanış şudur, yani bu hayal erlerin gönülleriyle, canlarının aksinden hasıl olmuştur. Bütün aldananlar cennet budur sanarak bu akse gelmişlerdir. Asıl bağlardan bahçelerden kaçarlar da bir hayalle eğlenir kalırlar..
Hz.MevlanaKitabı okudu
Dikkatin azalması, hepimizin bildiği gibi olaylara verilen tepki/reaksiyon zamanını uzatır ve mesela araba kazalarına neden olur. Merkezî sinir sistemine yönelik toksik etki; denge, motor kont rol ve kaslar arası koordinasyon sistemlerini bozar. Uzuvlar arası koordinasyon güçleşir, yürüyüş dengesi yitirilir, konuşma kasları etkilenir ve bildiğimiz “sarhoş insan” tablosu ortaya çıkar. Tıbbın üzerinde pek durmadığı bir başka toksik etki de her alkol alışta, merkezî sinir sisteminde bazı sinir hücrelerinin bir daha düzelmeyecek şekilde tahrip olmalarıdır. Süreç, seneler üzerine yayıldığı için, baştan bu yıkımın pek farkına varmayız; ama kronik alkol tüketimi, sonunda bizleri “aptallaştırır”. Yani içmediğimiz zamanlarda bile muhakeme, idrak, duygulanma kabiliyetlerimizi yitiririz. Daha da kötüsü, vicdan da devreden çıkar ve insan, bilinçdışının en karanlık alanlarına düşebilir. Tecavüzün, küçük çocuklara tacizin, ensest vakalarının çoğunun temelinde kronik alkolizm yatar. İsviçre gibi hem çok medeni, hem de alkolizm oranlarının çok yüksek olduğu bir ülkede, her on iki dakikada bir çocuk tacize uğrar. Alkol nedenli mizaç değişimi (Alm. alkoholische Wesensveränderung) ve alkolik aptallık (Alm. alkoholische Verblödung); “şizofreni” kavramının mucidi olan İsviçreli bü yük psikiyatr Eugen Bleuler’in kitabında çok açık bir tarzda anlatılır (bkz. Eugen Bleuler, Lehrbuch der Psychiatrie, Springer, 1979). Tıp dünyasının ve biz psikiyatrların bu zararı yeterince anlatmamamız, acaba bizlerin de içiyor olmamızdan kaynaklanıyor olabilir mi (İçmeyenleri tenzih ederim)?
İbn Arabi hazretlerinden (ks) Fütuhât-ı Mekkiyyede muhasebe konusunda şu izahı görüyoruz: Bizim şeyhlerimiz, Hz. Peygamberin, “Hesaba çekilmeden evvel, nefislerinizi hesaba çe kiniz!” emrine imtisalen, konuştukları ve işledikleri bütün amellerden kendilerini hesaba çekerlerdi. Hatta söyledikleri sözleri ve yaptıkları işleri bir deftere kaydederlerdi. Yatsı namazını kıldıktan sonra evlerine çekilip kendilerini muhasebe ederlerdi.471
Reklam
Modern insanın, tabiat ile iç içe yaşayan insanlara göre temel eksikliklerinden biri; hayret, hayranlık ve huşu hâllerini kaybetmesi gibi görünüyor. Rasyonel akıldan kaynaklanan nazar görü şü ağır bastıkça, kalbi görüş, basiret ve müşahede azalıyor. Etrafımızdaki canlı sanattan uzaklaşıp, insan eliyle taklit edilmiş, kalbi olmayan sanata veya sanal âleme hayret etme ye ve bazen de hayranlık duymaya başlıyoruz. İşte bu hayranlıkta ne kadar sevgi ve mu habbet mevcut, sorun galiba burada. Ait olduğumuzu hissetmediğimiz, bize ve aslımıza yabancı bir âleme ne kadar sevgi duyabiliriz? Televizyonda izlediğimiz fantastik korku filmlerini ele alalım. Heyecan, hayret var; ama ne hayranlık ne de huşu var. Sanatta da öyle; sahip olma tutkusunu bir tarafa bırakırsak, modern sanat hangi oranlarda içimizde sevgi uyandırıyor? Fakat “huşu”, çok başka bir hâldir; tüm varlığımızla, bir manada donup kalıp, sözcüklere sığmayan “anlatılmaz”ı kalbimizde hissederiz.
İnsan garip bir varlıktır; hayatının neredeyse yarısı, yarı bilinçli bir durumda cereyan eder. İlk bebeklik dönemi bilinçdışı yaşanan bir dönemdir. Yetişkinlik çağına erdiğimiz de bilincimiz her gece uyuduğumuzda yavaşça söner ve bilinçdışı âlemine dalarız. Bilinç, bilinçdışı ile karşılaştırıldığında; sınırlarını bilmediğimiz, çok geniş bir alanın üstündeki incecik bir zar gibidir... C.G. Jung4
Hz. Ali (ra) bir sabah, namaza yetişmek için Mescid-i Nebiye doğru hızlı hızlı yürürken, yaşlı bir dedenin aynı istikamete gittiğini görüyor ve edeben onu geçmeyerek, namaza geç kalmayı da göze alarak, onun yavaş adımlarına uyup mescide geliyor. Fakat meğer bu yaşlı adam bir Museviymiş, oradan geçip gidiyor. Namaza başlanmış; fakat duruma vâkıf olan Efendimiz (sav), Hz. Ali (ra) namaza yetişsin diye rükûyu uzatıyor.519
…günlük hayatın psikopatolojisi ve rüyalar, bu fokur fokur kaynayan alt bilinçdışı aleminin bir manâda buharlaşmasıdır.
931 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.