Şu ilginç hâtıramı da burada paylaşmak isterim:
Şeyhin kitaplarını araştırmak için Vatikan'ın o meşhur kütüphânesine gittiğim zaman, Vatikan gümrüğünden geçerken, pasaport kontrol memuru ülkeye giriş sebebimi sordu. Bana refâkat eden İtalyan arkadaşım, ona benim dedem Geylânî'nin kitaplarını araştırdığımı söyledi. Memur saygıyla ayağa kalktı ve şöyle dedi: Evet, evet. İslâm filozofu Abdülkâdir Geylânî.
Kütüphâneye ulaşıp çalışmalarıma başladıktan sonra bir katalogda ve bâzı kitapların üzerinde Abdülkâdir Geylânî'nin isminin yanında İtalyanca olarak "İslâm filozofu" ve Arapça olarak da "Şeyhul İsalm vel Muslİmİn (Islamın ve Müslümanların şeyhi) ibârelerinin yazılı olduğunu gördüm. Üç kıtadaki Vatikan dışındaki diğer hiçbir kütüphâne kayıtlarında bu iki lakaba rastlamadım. Yine Vatikan'da bir kayıtta şu ibâreyi de gördüm: "Şeyh, on üç ilim dalında ders veriyordu."
Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm.
"Allâh'ım! Sana sunabileceğimiz bir îman dileriz senden. Kıyâmet günü senin huzûruna çıkabileceğimiz bir yakîn niyaz ederiz. Bizleri günah çukurlarına düşmekten alıkoyacak bir muhâfaza talep ederiz. Ayıplarımızın kirlerinden bizleri temizleyecek bir rahmet isteriz. Emirlerini ve nehiylerini bilebileceğimiz bir ilim ve sana nasıl münâcât edeceğimizi bize gösteren bir fehim bağışlamanı dileriz. Bizleri dünyâda da âhirette de senin velâyetin altına al. Kalplerimize mârifet nûrunu doldur. Akıl gözlerimize hidâyet sürmelerini çek. Fikir ayaklarımızı şüphe çukurlarına kaymaktan muhâfaza eyle. Nefis kuşlarımızı şehvet ağlarına ve tuzaklarına düşmekten sen koru. Şehvetlerimizi terk ederek namaza devam etmemizde bizlere yardım eyle. Amel sayfalarımızdaki kötülüklerimizi hasenât elleriyle sen sil ve yok et. Cömertlik sâhipleri bizden yüz çevirip umutlarımızın söndüğü, kabrin karanlıklarına gömüldüğümüz zaman ve fiillerimizin karşılığı herkesin gözü önüne serildiği kıyâmet gününde sen bize yardım eyle. Bu âciz kulunun ücretini sen kat kat ver. Onu zilletlerden sen koru. Onu ve burada hazır olanları söz ve amelin düzgününü icrâ etmeye sen muvaffak eyle. Onun dilinden, dinleyenlerin faydalanacağı, göz yaşlarının akmasına ve kalplerinin yumuşamasına vesîle olacağı sözleri sen akıt. Onun, burada hazır olanların ve bütün müslümanların günahlarını bağışla."
Vuslat kadehlerini sundu bana muhabbet,
Şarâbıma dedim ki: Gel, ey sevgili, ey hasret
Çabaladı, yürüdü bana doğru kadehler arasında
Anladım ki sarhoşum ben efendiler arasında
Diğer kutuplara seslendim: Toplanın gelin
Benim adamlarımsınız, meyhâneme girin
Yudumlayın şarâbı, sermest olun ey benim askerlerim
Ey sâkî! Görmez misin hâlimi, yetmez mi