Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Nil'den Tuna'ya Osmanlı

Haluk Dursun

Nil'den Tuna'ya Osmanlı Sözleri ve Alıntıları

Nil'den Tuna'ya Osmanlı sözleri ve alıntılarını, Nil'den Tuna'ya Osmanlı kitap alıntılarını, Nil'den Tuna'ya Osmanlı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sultan vahdettin
Bugün, Sırbistan'da kalan Kosava'daki Sultan Murad'ın türbesi bile son derece bakımlı ve ziyarete açık olduğu halde bir müslüman ülkesinde bulunan bu son Osmanlı Halifesi türbesiz ve ziyaretçisiz tarihin hakkında vereceği beraat kararını beklenmektedir.
Sayfa 231 - Gençlik Spor YayınlarıKitabı okudu
Prizren, gerek Anadolu’da, gerek Türkiye dışında şimdiye kadar gördüğüm şehir ve kasabalar içinde eski Osmanlı kent görüntüsünü en çok aksettiren yerdir.
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
"Bir ittihatçı iyi bir dosttur, iki ittihatçı bir araya gelince dikkat etmek gerekir, üç ittihatçı olursa mutlaka ihtilâl planları yapmaya başlarlar!" Mustafa Kemal Atatürk
Sayfa 110
"Bir Türk'ün gönlünde dağ varsa Balkan'dır, nehir varsa Tuna'dır." (Yahya Kemal)
Sayfa 67
Yugoslavya’nın Sırbistana ait Kosova bölgesinin Prizren şehir merkezine yirmi kilometrelik mesafede tek başına bütün özellikleriyle bir Anadolu köyü bulunmaktadır. Gitmesek de, görmesek de, o köy bizim köyümüzdür…
Sayfa 132Kitabı okudu
Coğrafyamız ne kadar geniş olursa gönlümüz, muhabbetimiz ve ufkumuz da o kadar geniş olur!
Sayfa 280Kitabı okudu
Reklam
İnsan bazı konuları sevip sevmemekte özgürdür ama bilip bilmemekte özgür olamaz, daha doğrusu cahil kalamaz.
Sayfa 157
Arnavutlar bir taraftan kendi aralarındaki birliği kurmaya, Avrupa'da ki yerlerini sağlamlaştırmaya çalışırken, diğer taraftan da Osmanlı'nın İmparatorluk kültürünü, imparatorluk günlerini anıyor, hatta belki de arıyor...
Kosova'yı yerinde gören, olayları yaşayan kişilerden edindiğim bilgilere göre Kosova'nın durumu pek parlak değil. Makedonya, Arnavutluk gibi iki komşu ülkede bulunan ırkdaşlarına rağmen Kosovalılar hâlâ çok yalnız, hâlâ çok zayıf ve güçsüz. Arnavutluk ve Makedonya'dakiler neyse ama bana göre Türkiye'de ki Arnavutlar da henüz yeterli seviyede konuya kendilerini veremediler.
II. Abdülhamid döneminin en önemli siyasî cinayetlerinden biri olan Şemsi Paşa suikastı, Manastır'da meydana gelmiştir. İttihatçı genç bir teğmen olan Atıf Bey, Abdülhamid'in paşasını Manastır'ın göbeğinde herkesin gözü önünde öldürmüştü. Anadolu'da birkaç münferit eşkıya "Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir" diye teselli bulurken, İttihatçılar da "İstanbul padişahınsa, Makedonya bizimdir" derlerdi. Makedonya ve Manastır o kadar İttihatçıdır ki, II. Abdülhamid gelişmeler üzerine dönemin Manastır Valisi Hıfzı Paşa'yw ittihatçı sayısını sorduğun da şu cevabı alır; "Manastır'da benden başka herkes İttihatçıdır padişahım!" Manastır'da herkes İttihatçı olunca, Yıldız Sarayı'nfa padişah olmak zordur. Atatürk'ün söylediği gibi " Bir İttihatçı iyi dosttur, iki İttihatçı bir araya gelince dikkat etmek gerekir, üç İttihatçı olursa mutlaka ihtilâl planları yapmaya başlarlar!"
Reklam
İstanbul Ortodokslarının başta Patrikhane olmak üzere dinî binalarının ihyası konusunda gayret gösterenler, özellikle 2000 yılının başında İznik'teki tarihî Bizans kilisesini restore etmek için çırpınanlar, Yunanistan'da ki Osmanlı mimarî mirasının ne durumda olduğunu acaba biliyorlar mı, merak ediyorlar mı?
Tarihte izler kolay kolay silinmiyor. Hele yüzlerce yıllık olursa. Bari buradan İstanbul'a gittiğimde bana Yanya'yı hatırlatacak bir hatıra eşyası alayım diyerek bir dükkana girdim ve "Yanya'nın neyi meşhur diye?" diye sordum. "Bastonu" cevabı üzerine alıp yol boyunca elimden düşürmedim. Giderken aklıma geliyor, "Yanya'da baston niye meşhur?" diye soruyorum. "Buranın çobanı çoktur, onlar çoban bastonu" diyorlar. Ah keşke hepimiz çoban olabilsek!
Rumlar da bizim gibi meraklı millet! Bizi görünce hemen "Nedir, n'oluyor" deyip seğirtip geliyorlar. "Türkiye'den geliyoruz, çınarınızı çok beğendik, ölçüm yapıyoruz" deyince, haklı olarak pek normal karşılanmıyoruz. Biz zaten Türkiye'de bile anıt ağaçları ölçerken insanlarımızdan "defineci" damgası yemişiz. Ee hem yabancı hem de tarihî hasmımız olan bir milletin tarihî çınarını ölçmek de neyin nesi? İster istemez, "Ulan bu Türk istihbaratçıları Yunanistan'ın her tarafını incelediler, bitirdiler; işte en sonunda ağaçlarını bile ölçüp fişliyorlar." diyerek hakkımızda sû-i zan etmeleri gayet normal.
Benim Selânik'teki mekânım tarihî Beyaz Kule altındaki parkta bulunan banklar oldu. Ne Türk konsolosluğunun yanındaki turistik Atatürk'ün evine, ne de Sultan II. Abdülhamid'in hâl edildikten sonra sürgün olarak yaşadığı Alâtini Köşkü'ne gitme gücünü kendimde bulabildim. Şehri boydan boya geçip, sağı solu gözümle süzdükten sonra, sahil parkındaki değişik bankları kendime mekân edindim. Her birine sırayla uzanarak, başta Beyaz Kule olmak üzere, şehrin dört bir tarafını tarassut ettim. Saatlerce kaldığım parkta limanı, insanları, kuşları inceledim ve bol bol da düşündüm. Denizin kıyısında bankta otururken kendimi Rumelihisarı'nda yahut Anadoluhisarı'ndaki Güzelce hisar kenarında gibi hissettim.
Gezginler ve sanatçılar Selânik'e denizden girmenin daha güzel olduğunu söylerler. Limandaki bakımlı evlerin, ovaya doğru yayılan kırmızı Kiremitli kiliselerin, beyaz minareli camilerin çok hoş bir manzara ortaya koyduğunu ifade ederler. Selânik, artık koskocaman bir metropol olmuş. Neredeyse bizim İzmir'le boy ölçüşecek. Zaten birçok açıdan da benziyor. İkisi de önemli birer ticaret limanı, ikisi de kozmopolit, ikisi de Yahudi, Dönme, Rum ve Levanten etkisinde kalmış.
140 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.