Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kudüs’ün Fethinin Mimarı

Nureddin Mahmud Zengi

Abdulkadir Turan

Nureddin Mahmud Zengi Gönderileri

Nureddin Mahmud Zengi kitaplarını, Nureddin Mahmud Zengi sözleri ve alıntılarını, Nureddin Mahmud Zengi yazarlarını, Nureddin Mahmud Zengi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Imádüddin Zengi'nin tarihsel olarak en önemli fonksiyonu; Stevenson'un "Müslümanların en büyük güçsüzlükleri" diye ifade ettiği" parçalı yapıya son vermek, dış güçler karşısında bütünlüğü işlevselleştirerek devleti düzenli, sürekli ve etkili bir güç haline getirip yeniden inşa etmesi olarak görülmelidir.
Reklam
Nûreddin, devletini nâiblik sistemi üzerinden yönetti. Devletin mutlak sahibi ve lideri olarak bütün üst idarecilerini kendi vekili olarak atadı. Devrin yönetim tarzının aksine yönetiminde başvezir bulundurmadı hatta kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla devrinde hiçbir idareci vezir unvanını kullanmadı.
Sayfa 377Kitabı okudu
Nûreddin, toplumla yakın bir ilişki içinde bulundu. Medreseler ve tasavvuf kurumları üzerinden ülkesinin hâkim unsurunu inşa etti. Tasavvuf kurumları onun devrinde merkezi bir sisteme bağlanırken Dimaşk'ta ilk kez Nizami medreseler kuruldu. Mısır'da ilk kez Ehl-i Sünnet medreseleri açıldı. Hadis ilimlerine özellikle önem veren Nureddin, daha önceki kimi benzer yapılar söz konusu olsa da ilk Darülhadis'i açan isim olarak bilinir. Dini ilimlerin yanında tıp eğitimi de onun döneminde önem kazandı. Başta Dimaşk'ta kendi adıyla anılan Bimáristan olmak üzere ülkesinin önemli şehirlerinde hastaneler inşa etti. Nureddin toplumla devlet ilişkilerinin iyi işlemesine önem verdi. Dimaşk'ta ilk kez Darüladl açtı ve oturumlarına bizzat başkanlık etti. Onun toplumla ilişkilerde önem verdiği diğer bir saha maliyedir. İslam hukukunda yer almayan vergileri kaldırdı.
Sayfa 376Kitabı okudu
Nûreddin'in Dimaşk taraflarına gelmesinden önce Hevran, Gutâ ve Merc'de uzun zamandır yağmurun yağmamasından dolayı halkın bir kısmı Hevran çevresini terk etmişti. Nûreddin'in Ba'lebek'e ulaşmasından sonra "takdir-i ilahiyle gökyüzü, yağmur kanallarını açmıştı. Zilhicce ayının üçünden itibaren yağmur yağmaya başlamış, "Sular sel misali akmış, Hevran'da kanallar dolmuş, değirmenler dönmüş, kuruyan ekinler ve diğer bitkiler yeniden yeşile dönmüştü. Yağmurun Nûreddin sayesinde yağdığına inanan halk, "Bu, onun adaletinden ve siretinin (yaşam biçiminin) güzelliğindendir." deyip Nûreddin'e dua etmişti.
Sayfa 332Kitabı okudu
Nûreddin için "O fazla namaz kılıp oruç tutmaktan elbiselerini eskitti." demiştir. Ebû Şâme de Safer 565 (Ekim-Kasım 1169) Dimyat vakasını aktarırken Nureddin'in geceleyin sabah namazı vakti girmeden camiye gelip sabah namazı vakti oluncaya kadar rükûda durduğunun kendisine aktarıldığını kaydetmiştir." Müverrihler bu vaka ve bundan sonraki vakalarda dolaylı olarak Nûreddin'in velayet makamında olduğuna dair aktarımlara yer vermiş, rüyasında İslâm Peygamberi ile görüştüğüne dair menkıbeler yazmışlardır
Sayfa 318Kitabı okudu
Reklam
Nureddin, Tel Habiş tepesinde iken bir düşman grubunun kendisine doğru geldiğini gördüğü hâlde kaçmamış, kıbleye dönüp şöyle dua etmişti: Ey Kulların Rabbi! Ben, zayıf bir kulum. Sen, bana bu idareyi, bu vekâleti verdin, senin ülkeni imar ettim, kullarına öğüt verdim, bana neyi emrettin ise onlara onu emrettim, bana neyi yasakladıysan onlara onu yasakladım, aralarından münkerâtı kaldırdım, senin dinin şiarlarını diyarlarında ihya ettim. Muhakkak ki Müslümanlar yenildiler. Benim gücüm senin dinine ve Peygamberin Muhammed'e düşman olan şu kâfirleri defetmeye yetmez. Ben şu an nefsimden başka kimseye hükmedecek durumda değilim, sen zaferi onlara verirsen senin dinin ve dininin yardımcıları darmadağın olur.
Sayfa 318Kitabı okudu
Çevgân oyununu oynamayı bile Allah yolunda cihad için yapmış..
İbnü'l-Esîr, onun biniciliği hakkında "Çok kişiden duydum, ondan daha iyi ata binen birini görmediklerini söylediler. O adeta at sırtında yaratılmıştı, ne sarsılır ne kayardı" kaydını düşmüştür. Aynı tarihçi, çevgân oyunundaki yeteneği için de "O kürre (çevgân topu) ile en güzel oynayan ve ona en çok hâkim olan kişiydi. Başının üzerinde çevgânı görünmezdi. Kimi zaman topa vurur ve atını sürer, eliyle havada topa yönelir ve meydanın sonuna ulaşacak şekilde ona vururdu. Elinde çevgân görülmezdi. Çevgânı kabanının külahında oyuna hazır olsun diye bulunurdu." sözlerini kayda geçirmiştir." "Sen, boş zaman geçsin ve eğlence olsun diye dini bir fayda söz konusu olmadan oyun oynuyorsun, atlara eziyet ediyorsun" sözleriyle kendisini çevgan konusunda eleştiren birine Nureddin bizzat el yazısıyla cevap vermiş, ona gönderdiği mektupta "Vallahi ben, eğlence olsun, boş zaman geçsin diye kürre ile oynamıyorum. Biz, uç bölgede yaşıyoruz. Düşmanın en yakın olduğu yer bizim yerimizdir. Biz oturduğumuz an savaşa çağrı vuku bulduğunda atlarımıza binip o sese cevap vermek durumundayız. Bizim için savaşın gecesi gündüzü, yazı kışı ve kuşkusuz asker için rahatlık dönemi yoktur. Biz atlarımızı idmansız bıraktığımızda ani savaş çağrısına cevap vermek için yürüme hâlleri olmuyor, atlarımız hücum ve uzaklaşma için hız kabiliyetini kaybediyor. Biz, bu oyunla onları hızları ve savaşta binicilerine itaatları konusunda idmanlı tutuyoruz. Vallahi, top oynamaktan maksadımız budur." cevabını vermişti.
Sayfa 314Kitabı okudu
Selahaddin'e göre Nûreddin, "Merhameti ve yumuşaklığıyla birlikte heybetli ve kendisinden korkulan biriydi" Ebû Şâme, onun övülmeyi sevmediği ve bu nedenle minberlerde lakaplarının anılmasını yasakladığının kendisine aktarıldığını belirtmiş, buna az gülen, ciddi bir kişi olduğunu da eklemiştir.
Sayfa 313Kitabı okudu
"İslam öncesindeki ve zamanımıza kadar İslâm Devri'ndeki meliklerin geçmişlerini okumuş biri olarak dört büyük halifeden ve Ömer b. Abdülaziz'den beri âdil melik Nureddin'den daha ahlaklısına rastlamış değilim." diyen İbnü'l-Esîr de, onun kendi malıyla geçinen, devletin malına el uzatmaktan kaçınan, her işinde iyi niyetli, taassuptan uzak, zahit, âdil, eli açık, hayırsever, oturma emri vermediği sürece Necmeddin Eyyüb dışında Şirkuh dâhil hiçbir emirin huzurunda oturamayacağı kadar heybetli, buna karşı sufi ve yoksullara karşı alçakgönüllü, yoksulları kendisine en yakın kişilermiş gibi yanında oturtan, onlara bir şey verdiğinde "Bu onların beytülmâldaki hakkıdır." diyen, arkadaşlarının ve askerlerinin namusunu muhafaza eden, vakarlı, başkalarında bulunmayacak özelliklere sahip, daima şehit olmayı dileyen savaşta iki yay ve iki ok torbası (sadak, terkeşen) taşıyan cesur bir şahsiyet olduğunu yazmıştır.
Sayfa 313Kitabı okudu
70 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.