Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Öfke
Philip RothDüşük Puanlı Öfke Yorumları ve İncelemeleri
Düşük Puanlı Öfke sözleri ve alıntılarını, düşük puanlı Öfke kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
8.110 üzerinden
=Spoiler içerebilir=
Novella bile kabul edilebilecek 140 sayfalık bu kısa roman bir solukta okundu ve bitti.
Yazar, romanın geçtiği dönem olarak Amerika'nın Kore'de girdiği temeli ideolojik ve hala kimin kazandığı meçhul olan bir savaşı anlatırken ön planda Amerika içinde yaşayan Yahudi bir gencin ergenlikten yetişkinliğe geçerken yaşadığı
Okulda başarılı, ailesiyle ve çevresiyle ilişkileri iyi, aklı başında bir genç olan Marcus'un hayatı babasının aşırı endişeleri sebebiyle hiç anlamadığı bir şekilde değişir. İyi, başarılı ve saygılı bir genç olduğunu düşünen Marcus karşılaştığı tavırları bir türlü anlayamaz. Üniversitede ve evinde yaşadığı bazı olayları ve bu olaylar karşısında ki duygularını dinliyoruz Marcus'tan. Oldukça güzel anlatılmış bu duygulara ortak oluyorsunuz kitap boyunca.Genç bir insanın savaşa, babasının endişelerine, tek isteğinin okumak olduğunu bir türlü anlatamadığı çevresindeki insanların baskılarına karşı ayakta kalma mücadelesini okuyun.
Akıcı bir romandı.
Kitap hakkında çok yorum yapmama gerek yok; kendisi kısa, öz ve zevkli bir kitaptır.
Ben kitabı okuduğum zamanlarda aslında kendimi gördüm. Yani demek istediğim, darlayan bir baba karakteri, aile evinden uzakta yaşamak isteyen ana karakter, kendi gibi düşünen güzel bir kız bulmak ve din muhabbetlerinden feci şekilde sıkılmış bir genç... Günümüzü anımsadım resmen. Ne yalan söyleyeyim, kitabın ana karakterinde kendimi gördüm ve empati yapabildim.
Aile hayatında çok daralan ama yurtta da bir o kadar daralan, kendi gelişimine önem veren, savaşmaktan nefret eden, çevresindeki insanlardan uzaklaşan, kendi gibi düşünen insanlar isteyen harika bir ana karakter.
Ama sonunda maalesef ölümle biten üzücü bir roman.
Bu kitapta aslında baba karakterinin inanılmaz baskıcı bir baba karakteri ama bir yandan düşünen bir baba karakteri ama çocuğunu çok daraltan bir babayı görmekteyiz.
Ana karakterimiz cinsel yaşam yaşamak ister.
Ve bu arabada gerçekleşir ama ilerleyen dakikalarda ilişki yaşadığı kızın hamile olduğunu öğrendiği zaman yaşadığı hayat başından kaynar su gibi dökülmektedir.
Ben en çok ana karakterin kendini bir türlü ifade edememesini çok sevdim. Kendisi ifade etmeye çalışan ama bir yandan anksiyete yaşayan bir genç günümüz Türkiye gençlerini çok çağrıştırdı bana.
Kitap inanılmaz hafiftir, olay örgüsü çok güzel arkadaşlar gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.
İyi okumalar.
Bir internet sitesinden deneme olarak yaptığım alışverişte öylesine sepete eklediğim kitap. Yazar ve kitap hakkında hiçbir bilgim yoktu.
Kahramanımız Marcus ailelerin ideal olarak nitelendirdiği bir çocuk. Derslerinde başarılı, çalışkan. Babasının kasap dükkanında ona yardım ediyor. Gelgelelim babasının paranoyaları onu çileden çıkarıyor. Babası başka haylaz (babasına göre) çocuklarla kıyaslayıp oğlunun da bu tarz davranışlar içinde olduğuna emin olup onu çevresinden ve özellikle kendisinden korumayı fena halde takıntı haline getirmiştir. Fakat buradaki sorun Marcus'un öyle bir çocuk olmaması. Yaşıtları gibi bir ergenlik yaşamıyor, istediklerini biliyor ve ona göre adımlar atıyor. Marcus çözümü ailesinin yanından taşınıp başka bir okula transferini istemekte buluyor.
Dikkatimi çeken şey bir yerden sonra babanın kaygıları Marcus'un da kaygılarının olması. "Korku acaba bulaşıcı bir şey mi?" diye sordurdu bana. Marcus artık bütün hareketlerini ve adımlarını tedirginlikle atıyor çünkü okuldan atılırsa Kore savaşına gidecek ve savaşta ölecek. Kitabı okurken histerik, sinir krizleri eşliğinde öfkeler beklerken, rutine bindirilmiş ve sıkışmış/sıkıştırılmış öfke görmek hoşuma gitti. Kitabın güzel işlendiğini düşünüyorum. Dönemin siyasi ortamının karakterler üzerinde nasıl izler bıraktığını görüyoruz.
bazı kitaplar vardır son cümlesi için okunur. bu kısa roman da o kitaplardan birisi. otobiyografik özellikler de taşıdığını düşünüyorum. zira P. Roth Newark'ta büyümüş bir yahudi. ve şimdilerde kitaplığı Newark Halk Kütüphanesi'nin bir parçasını oluşturuyor.
Duyguların seni kandırabilir...
"Marcus Messner"
1951 yılında, ABD'de, Yahudi kültürü içinde büyümüş 19 yaşındaki ateist bir genç.
Ailesinden tek beklentisi anlaşılmak ve belki bir parça mahremiyet. Oteriterlikten paranoya ya evrilen bir baba yüzünden.
Evinden uzakta, taşra bir üniversiteyi tercih eden.
Orda da gülmedi mi gülmüyor dedirten olaylar ekseninde kalan, bu idealist genç kendi varoluş amacını ve gerçeğini bulabilecek midir?
Eserin dili gayet hoş, hikayenin nereye gittiğini anladığınızı sandığınız her seferinde, ters köşe oluyorsunuz.
Ayrıca filmi de mevcut (Indignation 2016 Öfke) önce okuyup, sonra izlemenizi tavsiye ederim. Hemen hemen kitapla/film birbiriyle paralel gidiyor. Her ikisinide çok beğendim.
''Demokrasi, iki kurt ve bir kuzudan oluşur.
Yemekte ne yiyeceklerini oylarlar.''
Benjamin Franklin
Kitapla kalın...
Philip Roth’un birçok romanının sahnesi olan Newark’ta başlıyor hikaye. Kasap Messner’in oğlu Marcus Messner romanın kahramanı ve hikayeyi ondan dinliyoruz.
Marcus derslerinde çok başarılı, çalışkan, lise münazara takımının başkanı ve herkesin istediği gibi bir evlattır. Üniversite için evinin yakınındaki bir okulu tercih eder ve ilk yılını sınıf
Marcus Messner’in isyanlarına, ailesine, arkadaşlıklarına ortak olduğumuz harika bir roman. Ailesinin otoritesinde hiç sesini çıkarmayan, onların yaşamına adapte olan ve her desteğini gösteren Messner artık baskılara dayanamamaktadır. Babasının kontrol etme hastalığı ve her hareketinin kötü bir sonuç doğuracağı düşüncesi onu yormuş ve artık sesini çıkarmaya başlamıştır. Ailesinden uzaklaşmak ve kendi hayatını yaşamak istemiş fakat ailesinden uzaklaştıkça ne kadar ailesine benzediğinin farkına varmıştır. Hiçbir sorun karşısında direnememiş, savaşmayı seçmek yerine o hep kaçmayı seçmiştir. Bulunduğu semtin kurallarından kaçarak en uzak üniversiteyi tercih etse bile kurtulamamıştır. Üniversitenin şapel ziyaretlerine katılma saçmalıklarına boyun eğmemiş ve isyan etmiştir. Bu süreçte hayatında ki tek güzel şey Olivia’yı tanımak olmuştur. Hayatında ulaşamadığı hislere onunla kavuşmuş, yeniden hayat bulmuştur. Bu hayat güzellikler yerine Olivia’nın aile sorunları ve psikolojik sorunlarıyla birlikte onu iyice dibe çekmiştir. Onun intihar teşebbüsüyle birlikte üniversitenin kurallarına daha fazla katlanamamış, isyan etmiştir. Bu isyanla birlikte avukat olacağı okuldan alınarak savaşa gönderilmiştir. Bu Kore Savaşı onun sonu olmuştur. Yaşamının en güzel zamanlarında düzenin kurbanı olmuştur. 1950’li yılların kurallarına boyun eğen insanlarını, arzularını hoyratça yok sayan düzenin genç insanları nasıl hor gördüğünü anlatan bir Philip Roth romanıdır. Bunları en güzel duygularıyla bize anlattığı ve okuyanların sorgulaması gereken şeyler olduğunu hatırlatan harika bir roman.