Bir kimse kadınları yermeye kalktı mı, tepem atar benim. Yok, kadınlar anlayışsızmış, yok kadınlar bir konu üzerinde inceden inceye düşünemezlermiş, birtakım işler varmış kadınların aklı ermezmiş ona, kadınlar arasından büyük bilgin, büyük şair, büyük sanat adamı mı çıkarmış? Bu çeşit sözler olsa olsa söyleyenlerin anlayışsızlığını, onların düşüncesizliğini gösterir. Yüzyıllar boyunca erkek kadını ezmiş, ona ikide bir: «Sen anlamazsın... Senin aklın ermez büyük işlere...» demiş, kandırmış onu, sonra da söylediği doğrunun ta kendisiymiş gibi koltuklarını kabartmış, erkek olduğu için öğünmüş... Kadınlar içinde bilgin yetişmiyormuş, şair yetişmiyormuş. Nasıl yetişsin, a efendim? Yüzyıllar boyunca okutmamışlar kadını, okuyan kadına şaşılacak bir şey diye bakmışlar, okuduğu için, bilgiye, sanata özendiği için kınamışlar onu, sonra da onun bilgin olmamasını, şair olmamasını yaradılışı gereği sanmışlar. Hani bir sözü vardır Tevfik Fikret'in: «Beşerin böyle dalâletleri var.- / Putunu kendi yapar, kendi tapar.» İnsanlar yalnız putlarını değil, doğru diye belledikleri şeylerin çoğunu da kendileri uydururlar, sonra da böbürlene böbürlene inanırlar onlara.
Kendimize âşık olmak Narkissos gibi bizi olduğumuz yerde çürütür. Sevelim, vurulalım, kendimize değil, başka birine. Hayran olalım, kendimize değil, başkalarına.
Bir sözü vardır Tevfik Fikret’in, severim o sözünü. Bir kız okulu için yazdığı şiirin başına koymuştur: «Kızlarını okutmayan millet, oğullarını manevi öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir, hüsranına ağlasın.» Belki doğru anmadım ama zarar yok, özü budur.