Bahtımızın yollarına serpilmiş böyle pek çok hazin hatıra vardır ki sürekli bunlara kafa yormaya kalksak yaşayanlar arasındaki işlerimizi sürdürebilmemiz için gereken cesareti bulamazdık. Hepimizden hakkıyla yoğun gayret göstermemizi isteyen yaşayan görevlerimiz,yaşayan duygularımız var bizim.
Artık hatırlanmayacak kadar uzaklarda olsalar da en azından ümit edelim ki bu tür toplantılarla o günleri hâlâ övgü ve muhabbetle anacak, dünyanın unutulup gitmelerine kolay kolay izin vermeyeceği o göçüp gitmiş büyük kişilerin hatıraları hâlâ kalbimizde canlı kalacaktır.
Ancak kuşkucu ve de deyim yerindeyse düşüncenin azabında bir çağda yaşıyoruz. Bu nedenle bazen bu eğitimli ya da dahası hiper-eğitimli yeni neslin eskilerin insancıllık, misafirperverlik, nezaket özelliklerini taşımayacağı endişesini duyuyorum.
“Ölüler,” Herkes gibi dünyada ayakta durmak için didinen, kaybettiğinde üzülen, kazandığında böbürlenen, hırsların pençesinden kurtulamayan, çıkarı uğruna ihanet eden, umut aşılayan, parayı put yapan, milyarlarca insan-ı beşer… Bir zamanlar herkes gibi dünyada soluyarak sonunda toprağa karışarak eriyen 110 milyar insan. Gömütlüklerde birbirine
Joyce Külliyatı #2
James Joyce'un 1914 yılında yayımladığı
Dublinliler isimli kitap için yazmış olduğu son uzun öyküdür
Ölüler. Bir hikaye-öykü kitabı için oldukça uzun olan (15 bin kelime) bu öykü, daha sonra novella türüyle ayrı bir kitap olarak basılmıştır.
Bir önceki okumuş olduğum Joyce'un biyografi eserinde