Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Öncelikli Meseleler Fıkhı

Yusuf el-Karadavi

Öncelikli Meseleler Fıkhı Gönderileri

Öncelikli Meseleler Fıkhı kitaplarını, Öncelikli Meseleler Fıkhı sözleri ve alıntılarını, Öncelikli Meseleler Fıkhı yazarlarını, Öncelikli Meseleler Fıkhı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Adem ve eşi Hz. Havva'ya yeryüzünde Allah tarafından yeni bir yaşam sunulmasıyla ilgili kıssa anlatılırken; Kur'an, onlar için şu ifadeyi kullanır: "...Belli bir zamana kadar orada (yeryüzünde) oyalanın." Bu açık-seçik ifade Ademoğullarının yeryüzündeki yaşamının, hayat oyununun (imtihanın) belli bir zamanla kayıtlı olduğunu, yani sınırsız bir dünya yaşamı olmadığını vurguluyor.
Sayfa 9
Az da olsa haramlardan kaçınmak nafileleri arttırmaktan daha hayırlıdır. Çünkü haramlardan kaçınmak farz, nafileleri arttırmak ise nafiledir.
Sayfa 278Kitabı okudu
Reklam
"İlim olmadan amel eden kişinin ifsad ettiği, ıslah ettiğinden çok olur."
" Bilmediklerinde sorsaydılar ya! Şüphesiz ki cehaletin ilacı sormaktır."
Çünkü kalp insanın hakikati, düzelmesinin ve bozulmasının noktasıdır.
Reklam
" Cihadın en efdali zalim idarecinin yanında söylenen hak sözdür."
İbn Mukaffâ şöyle demişti: " Gördüğüm her israfın yanında mutlaka kaybolmuş bir hak vardır."
310 syf.
10/10 puan verdi
Kitap daha çok okunsun diye amme hizmeti
Öncelemek. Yani daha önemli olanı daha az önemli olanın önüne geçirmek Karadavi nazarında. Olası bir yanlış anlamanın önüne geçmek lazım. Yazar öncelediği şeyleri söylerken arkada kalanın önemsiz olduğundan dem vurmuyor.Sunduğu örneklerle de görüşlerini destekliyor. Kitabı okuyup örnekleri incelerken şunu sormak gerekti: "Biz bunu böyle
Öncelikli Meseleler Fıkhı
Öncelikli Meseleler FıkhıYusuf el-Karadavi · Nida Yayınları · 2008334 okunma
Reklam
İslam hukukçuları şöyle demiştir: Mesela, Müslümanlardan bir grup düşman elinde esir düşse, onlar da kendilerini korumak için Müslüman esirleri askerin önüne geçirerek kalkan olarak kullansalar ve bu savaşçılarla savaşmaktan vazgeçmekte İslam ümmetine yönelik bir tehlike bulunsa, onlarla savaşmak caizdir. Günahsız ve kanları masum olmakla birlikte, onların elinde bulunan Müslümanların ölümüne yol açsa bile bu durumda ateş açmak caiz olur. Çünkü bütün ümmeti koruma zarureti ve küfrün galip, İslam'ın da mağlup olma endişesi bu Müslümanları feda etmeyi gerektirmiştir, bunların mükafatını Allah verecektir.
Fakat derin bilgileri ve dirayetleri olmayan nice insanlar davet işi ile meşgul olmaktadırlar. Bunlar dine iyilik değil, kötülük yapmaktadırlar. Bunlar içerisinde kusurlarına üs­tünlük taslamayı ve başkalarının ayıplarını sayıp dökmeyi karıştıranlar da vardır. Bu kusurlar ileri boyuta ulaşmıştır. Nitekim eğitimli in­sanlar arasında öyle insanlar gördüm ki, bunların düşündü­ğü İslam, erkeğin yüzündeki sakal, kadının yüzündeki peçe, kağıt üzerinde bile olsa fotoğrafı reddetme, önemli vesileler­le ve hoş sözlerle bile olsa şarkı ve musikiyi kabul etmeme gi­bi şeylerden ibarettir! Ben bu gibi hususlarda belli bir hüküm ortaya koymak, onun üzerinde karar kılmak istemiyorum. Benim istediğim bunların dindeki değeri ne ise onun aşılmaması ve bu görüşe kapılanların bunları dinin zirvesi sanmamalarıdır. Zira bun­lar detay kabilinden ve dindeki yeri belli hükümlerdir. Bun­lardan dolayı kavgaya tutuşmak, İslam'ı yok etmek ve İslam ümmetini parçalamaktır.
Faaliyetleri çok fakat yeterli fıkıh bilgisine (ve anlayışa) sahip olmayan insanların yaptığı İslam daveti ürün olarak ancak diken verir. Bu gibi kimseler cılız akıllarıyla yola çıkar­lar ve iyi değil kötü yaparlar. Avrupa ve Amerika toplumlarına hayran olan, beyaz cella­biyeler giyen, elleriyle yemek yemek için yere oturan ve son­ra da parmaklarını yalayan gençlerden İslam'a ne fayda gelir? Bunlara göre böyle yemek ve parmakları yalamak Hz. Peygam­ber'in yeme konusundaki sünnetidir ve onlar Batılılara İslam'ı sunmaya, sünnet olarak gördükleri bu şeyle başlıyorlar? Peki İslam'ın yemek yeme adabı bu mu? Avrupalılar, canı bir şey içmek istediğinde eline bardağı alıp ayakta içme konusundaki sünnete uymak için oturan bir adamı görseler, bu garip manzara mı onların İslam'a girme­sini teşvik edecek? Önemsiz şeyler Allah'ın yolundan saptıracak tarzda neden büyütüldü ve bunlar sebebiyle İslam çirkin bir yüzmüş gibi ortaya konuldu? Sahipleri nezdinde ne kadar mühim olursa olsun, İslam davetinde ihtilaflı meselelerin ortaya atılması asla kabul edi­lemez. Yerde veya elle yemek yemek ibadet değil, adet kabi­linden bir meseledir. İslam'ı böyle bir şey aracılığı ile ortaya koymak tiksinti vericidir. Kadının yüzüne peçe takması, (ko­nuyla ilgili yorumlar dolayısıyla) yapılabilen ve terk edilebi­len bir şeydir. Allah'ın kullarına O'nun dinini sunarken hiç­ bir şekilde bunun ortaya konması caiz olmaz.
amelin faziletinin şartlara göre değişmesi
Merhum Hasan el-Benna'nın fetvası da bu fıkhın ışığında verilmişti. Teravih namazında ihtilaf edenler ona şöyle bir so­ru sormuşlardı: Teravih namazı, Mekke ve Medine'de ve di­ğer yerlerde kılındığı gibi ve dört mezhebin meşhur görüşüne göre yirmi rekat mı kılınmalı yoksa bazı selefçilik davetçi­lerinin ısrar ettiği gibi sekiz rekat mı olmalı? Hasan el-Ben­na'ya bu soruyu soran bölge halkı bu meseleden dolayı bir­birleriyle kavga ediyorlardı. Bu meseleye el-Benna'nın verdiği cevap şu oldu: "Teravih namazı sünnet, Müslümanların birliği ise farzdır, biz nasıl olur da sünnetten dolayı farzı zayi ederiz? Şayet bu Müslü­manlar birbirlerine saldırmadan ve ihtilafa düşmeden söz ko­nusu namazı evlerinde kılmış olsalardı daha hayırlı ve daha doğru olurdu."
kitabın derdini özetleyebilecek bir örnek
Gazali şunları söylemektedir: " Aldananlar arasında farzları ihmal edip fazilet ve nafile kabilinden olan amellerle meşgul olanlar da vardır. çoğu kere bunlar fezail kabilinden olan ameller konusunda o ka­dar derine dalarlar ki, haddi aşar ve israf yoluna saparlar. Mesela abdest konusunda vesveseye mağlup olan birisi bir anda çokça abdest alır, aşırılığa düşer, şeriatın suyun temiz olduğu yolundaki fetvasına rıza göstermez, suyun pis oldu­ğu yolundaki uzak ihtimalleri yakın ihtimaller olarak değer­lendirir. Ancak iş dönüp dolaşıp helal yeme meselesine ge­lince çok yakın ihtimalleri uzak ihtimaller olarak hesap eder! Çoğu kere de sırf haram yer. Şayet buradaki ihtiyat tersine çevrilerek suya gösterilen hassasiyet yiyeceğe göste­rilseydi bu, sahabe yaşantısına daha çok benzemiş olurdu. Nitekim Hz. Ömer, pis olma ihtimali bulunmakla birlikte, Hıristiyana ait bir testiden abdest almıştır. Halbuki aynı Ömer, harama düşme endişesiyle nice helal kazanç yolları­nı terk etmekteydi."
890 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.