Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600)

Halil İnalcık

Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) Sözleri ve Alıntıları

Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) sözleri ve alıntılarını, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) kitap alıntılarını, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1300-1600) en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Niğbolu'daki zafer yalnız Balkanlar'daki Osmanlı denetimini güçlendirmekle kalmayıp Osmanlıların İslam dünyasındaki saygınlığını da büyük ölçüde yüceltti. Ününün doruğundaki Bayezit, 1399'da Anadolu'ya döndü ve Karaman ile Kadı Burhaneddin'in topraklarını ilhak ederek Tuna'dan Fırat'a uzanan merkezi bir imparatorluk yarattı. Bu imparatorluğun doğal merkezi olacak Kostantiniye'yi ele geçirmek çabasıyla kentin ablukasını kuvvetlendirdi. Bu sıralarda Timur ( 1335-1405), Orta Asya ve İran'da güçlü bir imparatorluk kurmuş, kendini de İlhanlıların Anadolu üzerindeki egemenlik haklarının varisi ilan etmişti. Osmanlı sultanı Timur'a meydan okumuş, ancak 28 Temmuz 1402'de Ankara Savaşı'nda bozguna uğrayıp tutsak düşmüştü. Savaş sırasında Anadolu'nun yerli sipahileri, Timur'un sarayına sığınmış olan eski beylerinin safına geçmişlerdir. Bu hükümdarlar, Timur'un koruması altında eski beyliklerini her yerde yeniden kurdular. Bayezit'in merkeziyetçi imparatorluk girişimi başarısızlıkla sonuçlanmış oldu. Kalan Osmanlı toprakları, Timur'un egemenliğini kabul eden oğulları, Çelebiler arasında bölüşüldü. Bunlar, Timur'un ölümü üzerine, Osmanlı ülkesinin bütününü denetimlerine almak için amansız bir iç savaşa tutuştular.
Osmanlılar imparatorluklarını, Müslüman Anadolu ile Hıristiyan Balkanlar'ı kendi yönetimleri altında birleştirerek kurdular. Her ne kadar gazanın sürekliliği devletin temel ilkesi idiyse de, imparatorluk Ortodoks Kilisesi ile milyonlarca Ortodoks Hıristiyanın koruyucusu olarak doğmuştur. İslam, itaat etmek ve cizye ödemek koşullarıyla, Hıristiyan ve Yahudilerin mal ve can güvenliğini sağlıyordu. Onlara dinlerini özgürce uygulama izni veriyor, kendi dinlerine göre yaşamalarını sağlıyordu. Sınır toplumunda Hıristiyanlarla beraber yaşayan Osmanlılar, İslam'ın bu ilkelerini büyük bir cömertlik ve hoşgörüyle uygulamışlardır. Osmanlılar, imparatorluğun başlangıç yıllarında savaşa başvurmadan önce, Hıristiyanların gönüllü teslim olma ve güvenlerini sağlamaya çalışan bir politika izlemişlerdir. Bu siyaset, yönetenler için gelir kaynaklarını güvence altına almak için zorunlu idi.
Reklam
Osman'ın oğlu Orhan, ilk gümüş parasını 1327'de Bursa'da bastırmış, 1331'de İznik'te bir medrese kurmuş, 1340'ta ise bir pazar ve bedesten ve değerli malların satıldığı bir kapalıçarşı yaptırarak, Bursa'da bir ticaret merkezi yaratmıştır. Arap gezgini İbn Battuta, 1334 dolaylarında ziyaret ettiği Bursa'yı, "güzel çarşıları ve geniş sokakları olan büyük bir kent" olarak betimler.
Gazanın amacı, darülharbi yıkmak değil, ona boyun eğdirmekti. Osmanlılar imparatorluklarını, Müslüman Anadolu ile Hristiyan Balkanlar'ı kendi yönetimleri altında birleştirerek kurdular.
Fatih, kenti kuşatmadan önce, dedesi Bayezit'in yaptırdığı Anadolu Hisarı'nın karşısına, Avrupa kıyısında Rumeli Hisarı'nı yaptırtarak Boğaz'ın denetimini ele geçirmişti. Artık Boğaz'dan geçmek isteyen bütün gemilere onun izni gerekiyordu. Kostantiniye kuşatması, 6 Nisan 1453 'ten 29 Mayıs'a kadar, elli dört gün sürdü. Savunma güçleri 8.500 kişi kadardı; düzenli Osmanlı ordusu ise en az elli bin kişilikti. Fatih, kenti o zamana dek görülmemiş büyüklükte toplarla dövdü. Ortaçağın en güçlü istihkamları olan kent duvarlarının saldırıyla ele geçirilmesi, bu yeni silahların zaferidir. Osmanlı ve Batı kaynakları, Türklerin kente, duvarlarda topla açılan gedikten genel bir saldırıyla girdikleri noktasında birleşir.
Ankara bozgunundan sonra Osmanlı devleti tamamen parçalanabilirdi; fakat 1416'da Osmanlılar, Rumeli ve Anadolu'daki eski konumlarını elde etmişlerdi bile. 1453 'te İstanbul 'un fethiyle de I. Bayezit' in imparatorluk özlemini gerçekleştirmişlerdir. Dolayısıyla, 1402 ile 1453 arasındaki dönemin can alıcı tarihsel sorunu, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç savaş, haçlı işgalleri ve başka bunalımlar yüzünden toptan yıkılma tehlikesiyle karşılaştığı bir zamanda bu şaşırtıcı kalkınışı nasıl başardığını açıklayabilmektir.
Reklam
"Kutadgu Bilig, hükümdara şu öğüdü verir :" Hazineni aç ve servetini dağıt. Uyruklarını sevindir. Çünkü halkın aklı fikri hep karnındadır... Yiyip içmeyi esirgeme onlardan. Fatih Sultan Mehmet'in veziri azamı, "devlet hazine biriktirmelidir; ancak hükümdar, parayı esirgeyerek askeri mahrum etmemek için cömert hareket etmelidir", demiştir. Osmanlı devlet kavramı, temelde eski Ortadoğu'dan geliyorduysa da eski Türk geleneklerini de sürdürüyordu. "
Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı imparatorluğu'nun gerçek kurucusudur. Avrupa ve Asya' da başkenti İstanbul olmak üzere, dört yüzyıl boyunca büyük Osmanlı İmparatorluğu'nun çekirdeği olacak bir imparatorluk kurmuştur. Fatih, Sultanu'l-Berreyn ve Hakanu'l-Bahreyn (İki karanın ve iki denizin hükümdarı, yani Rumeli-Anadolu'nun ve Akdeniz-Karadeniz'in hükümdarı) lakabını kullanıyordu. Dünya hakimiyeti için savaşan, ama aynı zamanda bir hoşgörü ve kültür adamı da olan bir savaşçıydı.
Sayfa 34
Derviş Sarı Saltuk, Osman Gazi'ye şu öğüdü verir: "Adil ol, yan tutma; yoksulun ahını alma; uyruklarına kötü davranma, kadı ve valilerini denetle ki iktidarda kalasın ve uyruklarının, bağlılığını yitirmeyesin."
Sayfa 72
3. Mehmet’in tahta çıkışında, babasının cenazesinin ardında, içinde kardeşlerinin cesetleri olan 19 tabut Saray’dan çıktığı zaman, dönemin bir tarihçisinin deyişiyle, “göklerdeki melekler İstanbul halkının iç çekmelerini ve hıçkırıklarını işitiyordu” der.
729 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.