Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Osmanlı Kadını: Efsane ve Gerçek

Aslı Sancar

Osmanlı Kadını: Efsane ve Gerçek Gönderileri

Osmanlı Kadını: Efsane ve Gerçek kitaplarını, Osmanlı Kadını: Efsane ve Gerçek sözleri ve alıntılarını, Osmanlı Kadını: Efsane ve Gerçek yazarlarını, Osmanlı Kadını: Efsane ve Gerçek yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Tasavvufi öğretideki önemli hususlardan biri de küçük âlemdeki, yani insanın iç dünyasındaki dengedir, nitekim bu dünya büyük âlemin bir yansımasıdır. Tasavvufa göre, yaratılan her şey Allah’nın sıfatlarının birer yansımasıdır.
Ama çok eşlilik neticede şeriat kanunlarının izin verdiği bir durumdu. *Öyle olduğu halde niçin bu kadar çok Osmanlı erkeği bundan kaçınmıştı?* İnsan bu noktada, bu kadar çok Osmanlı erkeğinin birden fazla evlilik yapmaktan geri durması için daha zorlayıcı başka bir saikin olup olmadığını düşünmeden edemiyor. Kanun, neticede, sınırları belirlemiş, Osmanlı kadınlarının ve erkeklerinin neleri yapamayacağının altını çizmiştir. *Ama onlar neyi yapmaları gerektiğini öğrenmek için Kur’ân’a ve peygamberlerin sünnetine başvurmuştur. Çok eşlilik konusunda, Kur’ân, dört eşe kadar izin verir, ancak yalnız bir eş almayı tavsiye eder. Eşler arasında her anlamda adaletli davranmayı da çok eşliliğin şartı olarak koyar. Bu da neredeyse imkânsız olduğundan, adaletsizlik olmaması için, tek eşlilik teşvik edilmiştir.*
Reklam
Bir toplum olarak Osmanlılar kadını ve erkeğiyle hayatlarındaki önemli olayların sevincini başkalarıyla paylaşmak ya da bu olayları birlikte yadetmek için törenler düzenlerlerdi. Doğum, sünnet, nişan, evlilik, dinî bayramlar vs. hepsi önemli olaylar ve durumlar olup bunlar önceden belirlenmiş gelenek ve göreneklere göre kutlanır, bütün akrabalar bu kutlamalara katılırdı. Bunun yanında, bir bebeğin ilk dişinin çıkması, bir çocuğun ilk defa okula gitmesi ya da ilk defa Kur’ân’ı hatmetmesi, bir kızın ilk defa örtünmesi, bir delikanlının askere gitmesi veya askerden dönmesi, bir yetişkinin hac yolculuğundan dönmesi gibi başka önemli olaylar da kutlanırdı.
Bir Osmanlı ailesi içinde doğup (1906) büyümüş olan rahmetli Münevver Ayaşlı Hanımefendi kendi tecrübesinden bahisle şöyle der, “Osmanlı aile hayatındaki güzellik, nezahat ve samimiyet zannetmiyorum ki başka bir yerde olsun. Osmanıldaki İslami hayat, güzel hayatın şahikasındaydı; bugünki deyimle doruk noktasındaydı. Birbirine sevgi, saygı, bayramlarda, kandillerde, küçüklerin büyükleri ziyaretleri, büyüklerin küçüklere okşamaları,iltifatları hakikaten şiir dolu bir hayattı. Osmanlı hayatı neydi diye sorarsanız, benim vereceğim cevap: Güzelliklerle dolu, çiçeklerle bezenmiş bir şiirdi.”
Osmanlıların İslam’a sıkı sıkıya bağlı olmaları, ailenin çok önemli olduğu kültürel değerlerini, gelenek ve göreneklerini el üstünde tutup yaşatmaları, bunun yanında mahalle yönetimi sistemi, loncalar, dinî kuruluşlar ve hükümet gibi Osmanlı kurumlarının aileyi desteklemesi ve koruması gibi etkenlerin hepsi Osmanlı ailesinin gücünü sağlayan hayati unsurlardı.
Anne-babalarla çocuklar arasındaki güçlü bağlar, anne-babaların çocuklarını büyütürken yaptığı fedakârlıklar, çocukların yaşlanmış anne-babaları için yaptığı fedakârlıklar, bütün aile bireylerine karşı tavır ve davranışlarda nezaket, dayanışma, amaç birliği gibi unsurlar,İsviçreli bir aile hukuku profesörüne göre, Osmanlı ailesini ‘dünyadaki en sağlam aile ocağı'yapmıştır.
Reklam
Osmanlı kadınları vakitlerini dışarıda değil evde geçirdikleri için hemen hemen bütün zaman ve enerjilerini eşlerine ve çocuklarına verirlerdi. Karşılığında ise çocuklar büyüklerine büyük hürmet gösterir, onları her zaman dikkate alırlardı.
Tarafsız Batılı gezginlerin ezici çoğunluğu Osmanlı kadınının kendi hâkimiyet alanını tam anlamıyla kontrol ettiği konusunda ittifak etmiştir.
Şuan neden böyleyiz, hata nelerin bırakılmasıyla oluşmuş anlatan cümleler..
Osmanlı kızları ve erkekleri, pratik bilgileri öğrenmiş olmalarının yanısıra, toplum içinde davranış kuralları ve nezaket konusunda da çok dikkatli biçimde eğitilirlerdi. Evde ve toplum içinde yaşça ileri gelenlerin saygınlığına dayalı sıkı bir hiyerarşi vardı, toplumun her kesimi çocuklarını bu kurallara riayet edecek şekilde yetiştirirdi.
Müfredata bakar mısınız?...
Senenin on ayı, cuma günleri dışında her gün ders olurdu. Haftada onsekiz ayrı dersten toplam otuzaltı saat öğretim yapılırdı. Müfredatın tamamı alfabe, hitabet, Kur’ân-ı Kerim ve tecvid, din bilgisi, okuma, yazma, edebiyat, Osmanlıca grameri, Arapça, Farsça, güzel yazı, hayat bilgisi, ev yönetimi, ahlak, sağlık, aritmetik-geometri, coğrafya, tarih, el becerisi derslerinden oluşuyordu.
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.