Pastoral Senfoni, bir kitap ismi olarak okuyucuya işin en başında, birden fazla dünyanın kapılarını aralar. Bahsi geçen bir hikâyeden ziyade, çok sesli bir senfonidir. Gide bu ikili anlam dışında Beethoven'ın en önemli eserlerinden biri olan Pastoral Senfoni'ye de gönderme yapmaktadır. Bir papaz dünyanın ve aslında yaşamın renklerini kör bir kıza, bu senfoniyle anlatmaya çalışacaktır. Papaz, aşkını ve aşkına tanıklık eden diğer karakterleri basit bir dille günlüğüne aktarır. Günlük, bizi hem papazın hem de karısı, oğlu ve âşık olduğu kör kızın dünyalarına götürürken, çok sesli bir senfoniye dönüşür.
Görmediği için günahı bilmeyen kör kız ile papaz, birbirlerine ya da belki aslında birbirlerine sundukları tertemiz dünyaya âşıktırlar. Huzuru yakalayabilmek için çırpınarak yaşayan ruhlar için aşk, acıya dönüştürülmesi en kolay, en hassas ihtiyaçlardan biridir. Kahramanların hepsi, ya Gide'in kendisi ya da hayatında önemli rolleri olan yakınlarıdır. Pastoral Senfoni'yi, annesinin ölümünden hemen sonra evlendiği kuzeni Madeleine ile yaşadığı sorunlardan ve yakın arkadaşı Henri Ghéon'in mezhep değiştirip Katolik olmasından kısa bir süre sonra, aylarca süren umutsuzluk ve yılgınlık döneminin ardından yazarak 1919'da yayımlar. Büyük içsel fırtınalar, romanda şaşırtıcı derecede yalın bir kimlikle karşımıza çıkıyor. Görülen ve görülmek istenilen arasındaki yakınlık veya uzaklıklar, otobiyografik özellikler taşıyan roman yoluyla okurun zihninde yeni anlamlar kazanmayı bekliyor.