Yaşamın kendisi, şaşırtıcı olaylarla dolu olduğundan olsa gerek, zamanla alışıyor insan tahminlerinin çok dışında kişilerle tanışmaya, asla ongoremedigi olaylar yaşamaya, hüzünler içinde kıvrananacağını düşünürken sevinçten delirmeye ya da mutluluğunu doyarak yaşayamadan bir kederin içine çökmeye...." #alıntı
Normal seyrinde giden hayatımızın bu monotonlugundan sıkılıp çoğu kere kendimize bir heyecan ararız, ipin ucunu da kaçırıp sonra başımıza ördügümüz çorabı sökmeye çalışırız
Can da tam da böyle bir kahraman. İçinde kocaman bir "baba" boşluğu olan ve farkında olmadan da bunu kapatabilmek için çabalayan.
Yaşamak için sebepler yeni heyecanlar ararken bir de yaşamını elinden almaması, bu heyecanların genetik hastalığını tetiklememesini sağlaması gerekiyor. Nasıl bir tezat değil mi?
Yazarın kalemi hem çok sakin sessiz hem de çok merak uyandırıcıydı. Bu tezatlıkları bir araya getirebilmesi çok takdirimi kazandı her şeyden önce bunu kesinlikle belirtmek isterim.
Kitabın sonlarına doğru yakın dostu Mert, Can' a; "artık dizilerle dalga geçmeyeceğini yaşadıklarının dizilerden bile garip olduğunu," söylüyordu. Ve kesinlikle haklıydı.
Yazarın gözlem yeteneğini içten anlatımıyla birleştirerek okura sunduğu #pentimento buram buram gerçeklik kokusuyla okuru sarıp sarmayan, empati duygusunu hep yükseklerde tutan bir kitap.
Sadece arkadaşlık ya da aşk değil aynı zaman da aidiyet duygusunun da derinlemesine işlendiği, aile olmanın , bir geçmişi paylaşıp geleceğe birlikte bakmanın, önemini de vurguluyor yazar.
#pentimento ne demek, anlamını biliyor musunuz? Hadi yorumlarda buluşalım