Şimdi gözlerim kapalı. İçimde kaçak bir huzur her an bozulacakmış gibi titreşiyor. Gözlerimi açsam bitecek, biliyorum.
Aynaya baktığımda kendimi gördüm. Değişmişim.Ne çok değişmişim.
Samimi sıcak, trakya kıraathane muhabbeti minvalde,
Baktım, Ercü köşedeki masaya kaykılmış, peygamber gibi oturuyor. Ne gam ne kasavet. Oysa durumu benden çok daha kötü. O da şoför. Ama ne araba var, ne ev, ne karı, ne de çocuk. Bir Ercü, bir de ehliyeti.Ehliyet var ama iş yok.
Yüzükoyun uzandım ve kana kana su içtim. Bana alışmalısın, ne senin işine karışacağım ne de soru soracağım. Saçım sakalım uzayacak burada, değişeceğim. O zaman beni seversin belki.
diyorum gözlerimi düellodaki bir kovboy gibi kısarak. Şu fabrika bacalarına, şu yüksek yapılara, organize sanayinin kuşattığı şu yerlere bak! Buraları bir zamanlar bize can vermiş, çocukluğumuza, ilk gençliğimize tanıklık etmiş yerler mi? Bir bak!