Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Renkkörleri Adası

Oliver Sacks

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Sahip olduğumuz şeyler, kendimiz için yarattığımız dünya hakkında bir fikir vermezler. - Frances Futterman
Çabuk etkilenen biriydim, başkalarının hayallerini derhal benimserdim.
Reklam
Gözlerimiz karanlığa alışırken,dokumacı kadının çeşitli parlaklıklarla yaptığı sanata şahit olduk,kilimlerden birini alıp güneş ışığına çıkardık ve farklı tonlardaki ışıltıların oluşturduğu desenlerin daha da güçlü göründüğünü farkettik. Knut, kızkardeşi Britt'in, sırf bunu yapabileceğini kanıtlamak için geçenlerde ona onaltı renkli bir kazak ördüğünü söyledi.Kadın kendine özgü bir yöntemle yün çilelerini numaralamış ve sırayla örmüştü.Kazakta Norveç halk hikayelerinden alınma desenler ve tablolar vardı, ama bunlar renk kontrastlarına uymayan soluk kahverengi ve morlarla yapıldığı için,normal gözle görmek çok zordu.Buna karşılık sadece parlaklığı ve ışıltıları seçen Britt,desenleri açık seçik, büyük olasılıkla normal gözle görenlerden daha iyi görüyordu."Bu benim özel,gizli sanatım," diyordu."Bu desenleri görmek için total renkkörü olmanız gerekir."
Sayfa 53
Kahvaltıdan sonra yerli bir aileyi, Edward'ları ziyaret ettik. Entis Edward da, üç çocuğu da akromotoptu. Kucağında tuttuğu, parlak güneşte gözlerini kırpıştıran bebek çocuklarının en küçüğü idi. En büyük çocuğu on bir yaşında bir kızdı. Karısı Emma'nın gözleri normaldi, ama onun da maskunlu geni taşıdığı biliniyordu. Entis iyi bir eğitim almıştı,
Çocukluğumda görüntülü migren nöbetleri geçirirdim; bu nöbetlerde klasik parlamalar ve görsel alanda kaymalardan başka, renk algısının birkaç dakika için zayıflaması, ya da tamamen yok olması gibi olgular da vardı. Bu deneyim beni korkuttuğu gibi merakamı da kamçılar, sadece birkaç dakika değil, SONSUZA DEK RENKSİZ BİR DÜNYADA YAŞAMANIN NASIL BİR ŞEY olacağını düşündürdü.
Yıllar sonra, bir araba kazasından sonra total renk körü olan ressam Jonathan I., bu merakımı kısmen de olsa giderdi. Anlaşıldığı kadarıyla Jonathan'ın sakatlığının nedeni gözüne aldığı darbe değil, beyninde renk duygusunu 'oluşturan' bölgelere hasar görmeseydi. GERÇEKTEN DE SADECE RENKLERİ GÖRMEYİ DEĞİL, ONLARI DÜŞLEMEYİ, HATIRLAMAYI, HATTA RÜYALARINDA CANLANDIRMAYI BAŞARAMIYORDU. Bir amnezik gibi hayatının renkli günlerini bir şekilde hatırlıyor ve kendini yoksullaşmış, tuhaf, anormal buluyordu. Sanatı, yedikleri, hatta karısı 'kurşun' rengindeydi.
Reklam
... -romantizm, mit ve gizem artık bilimsel merak tutkusunun yanında ikinci plana düşmüştü.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.