Kemal Sayar kitaplarına bir ayrı meftunum.
“Ruhun derin yaraları- ışık yaradan sızar” ‘ı okuduktan sonra sadece “huş der dem” süzüldü ruhumun derinliklerinden. Bu eser okuyucusunu huş der dem’e kavuşturuyor, ibnu’l vakt olabilme yönünde tefekkür yoluna koyuyor usulca ve asıl mânânın da her nefeste bu uyanıklığa erme çabası olması gerektiğini vurguluyor. Tasavvufî yönden çok zengin bulduğum bu kitap tamda kaybolmak isteyeceğimiz bir Derya’yı teşkil ediyor. İki nefes arasında geçen o kısacık zaman bile küçük bir ömürdür peki biz bu ömürlerin ne derece farkındayız? Bu ân’ın ân’larını bereketlendirmeyi, hakkını vermeyi öğrenmemiz lazım. İçinde bulunduğumuz bağımlılık ve uyuşturucu çağında en temel gerçeklerimizden kopmuşuz, kopuyoruz. Uyuşturulmuş vaziyette sürdürmeye çalıştığımız hayatlarımız aslında bir yaşayanlar mezarlığına dönüşüyor, psikolojik açıdan artık sadece bir cesetten ibaretiz. “Gama tebdil olmuş ülfetin çağı”, “durup ince şeyleri anlamak”, Sabır: bekleme sanatı” gibi başlıklar donuk bakışları umudun, recâ’nın her türlü rengine boyayacağından eminim.Kitapları muhkem ilaç olarak kabul edip okumamız elzemdir. Keyifli okumalar dilerim