“..koridorda duran iki masa saatinin ayrı zamanları gösterdiğini fark ettim. Kolumdaki saate baktım: İkisi de yanlış. Bu annemlerin yaşlanmaya başladığına dair bir işaret. Her şey saatlerin geri kalmasıyla başlar.”
"aklım aynadaki silik görüntüme takılıp kalmıştı. şu an öyle gözüküyorum sanki. sokaktaki insan sürüsünün beni fark etmeyeceği kadar silikleşmiş, neredeyse yok olmuştum."
kitapçıda kitaplara bakarken isminin dikkatimi çekmesiyle alıp arkasını okuyunca direkt satın aldığım bu kitabı nasıl başlayıp nasıl bitirdiğimi anlayamadım bile. bir anda kurgunun içinde buldum kendimi. bilinç akışının üslup bakımından yazılış şekli şahsi olarak çok hoşuma gitti. bir insanın kafasında dönen şeylerin anlamsız sırasını (sırasızlığını) ve saçmalığını güzel yansıtmıştı. kitabı sonuna kadar merakla okudum fakat sonunda biraz hayal kırıklığı yaşadım çünkü kurgusuna nazaran düşük bitti kitap. bir havada kalmışlık ve basitlik vardı açıkcası. bu tür bir kurguya daha farklı bir son bekliyordum sanırım. fakat genel hatlarıyla hoşuma giden bir kitap oldu.
Hakan Bey'in yokluktaki şeylerle imtihanı bitmiyor. Bu sefer de kendisine ait olmayan bir hayata dair rüyalar gören Haluk'u dinliyoruz. Hakan Bey, "rüyalarımızda tanıdığımız insanları görürüz" fenomenini tepe taklak ediyor. Takıldığı ufak şeylere bayılıyorum, çünkü onlara ben de takılıyorum. Külliyatını da yavaş ve emin adımlarla tamamlamaya çalışıyorum. =)