Işte o an Penelope ağlamaya başladı.
Colin'i görene kadar kendini tutmayı başarması ne kadar ilginçti. Ama artık Colin burada olduguna göre, başını onun omzuna gömüp hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdi.
Sanki Colin sadece varlığıyla bile tüm sorunlari çözecekmiş gibi geliyordu Penelope’ye.
Penelope iç geçirdi.
Bu son derece tatlı bir sesti, garip şekilde rahatlatıcı, yumuşak ve bilgeceydi. Ve bu, Colin'de ona daha yakından bakma, zihninin içine girebilme, ruhunun ritmini duyabilme arzusu uyandırdı.
"Bu kadar alaycı olmasan keşke."
"Ne dilediğine çok dikkat et Penelope,"
"Alaycılık gerçek hislerin yüzeye çıkmasını engelleyen tek şeydir ve inan bana o duygularla yüzleşmek istemezsin."
Hayatında ilgilendiğin bir şey olması iyidir.Tatmin edici bir şey…Saatlerini anlamlı kılacak bir hedefinin olması.Tembel bir hayatın güzelliklerini hiç anlamamışımdır.
Akşamın başarısız geçmesi anlamına gelmeliydi ama Colin bu geceyi böyle göremiyordu bir türlü.
Ne de olsa en az beş dakikasını Penelope'nin elini tutarak geçirmişti.