Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.24
Rüzgarlı Pazar
Mustafa KutluRüzgarlı Pazar Yorumları ve İncelemeleri
Rüzgarlı Pazar yorumları ve incelemelerini, Rüzgarlı Pazar kitabı hakkındaki okur görüşlerini , Rüzgarlı Pazar puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu ne güzel bir kitaptı böyle. Hiç bitmesin dediklerimizden hani. Kitap insanın gönlüne, ruhuna dokunuyor. Kitabı okurken; "keşke ben de Rüzgarlı Pazarın bir sakini olsaydım" diye hayıflandım durdum. Bu kadar etkileyici olması belki de taa hayatın içinden, gerçekliğinden gelmesindendir. Kitapta bir de çok güzel bir aşk hikayesi var. İnsanı, insani duygulara boğan bir aşk. Herkesin okuması ve gönlüne dokunması dileğiyle.
Mustafa Kutlu'nun eserleri konusunda görüşler genel anlamda ikiye ayrılıyor. Ya çok seviliyorlar ya da basit bulunuyorlar. Ben de ikinci grubun içerisinde olanlardanım ve ilk gruptaki insanlarla karşılaştıkça da "Acaba ben mi bir şeyleri kaçırıyorum?" diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Kötü olduklarını iddia etmemekle birlikte biraz fazla abartıldıklarını düşünüyorum naçizane. Belki de yazar, anlatım tarzından ziyade, kitaplarında işlediği konularla (özellikle Uzun Hikaye) ön plana çıkıyor ya da anlatımındaki bu sadelik okurların hoşuna gidiyor, bilemiyorum. Belki bir gün bu sırrı çözerim :)
Rüzgarlı Pazar da basit bir üslupla yazılmış. Kimi zaman bir şeyler almak kimi zaman da öylesine bir gezmek maksatlı gittiğimiz pazardaki emekçilerin hayatlarından kısa kesitler veriyor bize. Hayatı bir de onlar açısından görmemizi sağlıyor. Çektikleri zorluklar ve bu zorluklar karşısında birlik olmaları ve özellikle kitabın bir düğünle bitmesi kitaba bir yeşilçam kokusu veriyor -ki bu koku sevdiğim bir kokudur-.
Özetle üzerinde çok fazla düşündürmeyi gerektirmeyecek, ikindi vakti çay içerken sakince okuyabileceğiniz bir kitap.
Havada bir rüzgar, iğde kokusu geliyor burnumuza. Bir pazar ama Rüzgarlı Pazar. Yoksulluk, geçim derdi. Çok yüksekte de gözü yok bu insanların. Konum Rüzgarlı Pazar.
Duran, Şapkacı Bacı, Dürümcü Baba, Bilal, adamotu satan adam, Battal abi, Çaycı Pala, Cesur ve Nimet, Doktor ve köpeği Kopiş, kolyeci oğlan ile sevgilisi, sigaracılar, eski plakçılar, ne alırsan bir milyoncular, üç kâğıtçılar…
Ya o insanların kalplerinin güzellikleri, samimiyetleri, sevinçleri ve gözyaşları…
Adeta Rüzgarlı Pazar’dan biriymiş gibi hissediyorsunuz. Hem duygulandıran hem tebessüm ettiren bir kitap oldu benim için.
Okumanızı tavsiye ederim.
Dün arkadaşımla konuşurken "Mustafa Kutlu bana çok basit geliyor, okuyamıyorum." diye bir cümle kurdu. Durup düşününce Kutlu kitaplarındaki sevdiğim noktanın bu olduğunu fark ettim. Basitlik değil de sadelik. İnsan hayatının bu kadar karmaşık, bu kadar anlamsız olduğu bir noktada; görmemiz, bilmemiz gerekeni, yokmuş gibi davranıp hayatımıza devam etmeye çalıştığımız yerleri bulup, bunları insanın içine işliyor. Hem de oldukça samimi ve sade bir şekilde. Bize de sadece okuyup anlayabilmek kalıyor. Bunu ne kadar başarabiliyoruz muamma.
Rüzgarlı Pazar çoğu kez görmezden gelsek de aynı havayı soluduğumuz, solumaya devam edeceğimiz, yüreği pek çok kişiden zengin insanlarla dolu. Görmeyen iki gözün parmak uçlarındaki sevdası ile... Bu kadar dert sahibi olmalarına rağmen Allah'tan ümidi hiç kesmeyen insanların samimi ortamında buluyorsunuz kendinizi. Şu umudun yarısı da bende kalsın deyip, kalbinize yerleştiriyorsunuz.
Gün içinde Rüzgarlı Pazar'daki gibi yoksullukla mücadele eden, var olmak için, "Ben de seninle aynı dünyayı yaşıyorum" demek için çabalayan insanlarla karşılaşıyoruz. Bunların ne kadarını var kabul ediyoruz, ne kadarına içten bir şekilde dokunabiliyoruz Allah bilir. Okuyun efendim. Belki bir tezgâh alışverişi yaparken, küçük bir tebessüm hediye etmek istersiniz.
Mustafa Kutlu’nun okuduğum ikinci kitabı. Elimde çok durdu, bitsin diye okudum biraz. Anlattığı öyküler hem çok gerçek - ki bu çoğu zaman bizim görmezden geldiğimiz gerçekler- hem de o kadar da değil, hah oldu olacak şu da hemen olsun dedirten cinsten. Benim aradığım,okurken zevk almamı sağlayan şeylerin başında kurguyla birlikte zengin ifade gücü geliyor. Sanırım bunu bulamadığım için çok sevmedim.
Yok olsun yoksulluk.
Yoksulluğun hikayesi…
“Rüzgarlı Pazar” bir üstgeçite ve çevresine sokak satıcıları tarafından kurulan tezgahlardan oluşuyor. Anlatılanlar da bu satıcıların hikayesi.. Gecekondu mahallelerinde yaşayan, genelde köylerinden para kazanabilmek için büyükşehre gelmiş, kimi gün yalnızca ekmek parasını kazanabilen kimi gün ise onu da kazanamayan, günlük hayatta karşımıza çıkan, çoğu zaman başımızı çevirdiğimiz insanlar bunlar..
Memleketisi bir oyuncakçının yanında balon satan Duran, çiçekçi Cemile, âmâ Nimet, Şapkacı Bacı, Çaycı Cino, Dürümcü Baba hikayesi anlatılanların bir kaçı.
İhtiyacı olan kaç kişiyi imkanımız varken geri çevirdik acaba? Kaç kişinin ekmek parası için son umudu olup o umudu boşa çıkardık? Bir kağıt mendil, bir patik alsak ne kaybederdik? İnsan soruların cevabından korkuyor ama düşünmeden de edemiyor.
Beni derinden etkileyen Kutlu eserlerinden biri oldu Rüzgarlı Pazar. Hem hikayeleri öyle güzel anlatmış ki yazar, o üstgeçitten geçtim, Nimet’lerin çayını içtim, Duran’lara misafir oldum.
Naçizane tavsiyedir, okuyalım okutalım.
Gurbeti Yaşamaya Davet!
Rüzgarlı Pazar hazirana yakın bir mayıs gününde açıyor kapılarını tüm yoksullara. Aslında bu kapı hep açıktı ya amma velakin biz pek bakmadan bakar körler gibisinden geçip gidiyoruz diye tutmuş Mustafa Kutlu iğde kokusunun altına Duran ile bağdaş kurmuş, başlamış anlatmaya. Anlatmak ki nasıl anlatmak. En baştan. Rüzgarlı Pazar' ın efradından,
Tatlı mı tatlı pazar yerinde çalışan insanların hikâyelerini anlatan güzel bir kitap. Parça parça şeklinde ama roman havasında anlatılmış bu ayrıca hoşuma gitti. Kitaptan asla koparmıyor, bir sonraki hikaye bir öncekinin devamı niteliğinde.
Nimet ve Cesur'un hikayesi beni etkiledi. İkisi de görme engelli ve ikisinin de yolları Rüzgârlı Pazar'da kesişiyor.
Severek okuduğum bir kitap oldu.
Farklı Çarklar
Her insan başka bir dünyadır. Kimisi gülümser, kimisi hüzünle çöker. Çoğu zaman fark etmeyiz yanından geçip gittiğimiz hayatları öylece yürür gideriz. Belki görmek istemeyiz belki göremeyiz. Çoğu zaman el uzatıp yardım etmek ister içimizdeki vicdan sonra bir ses fısıldar belki de "ama" diye başlar sözlerine ve insan çoktan geçip gitmiştir o andan söz bitmiştir işte. Bazen de cesaret edemez insan çekinir göz göze gelmeye. Her insan başka bir dünyadır, hayattır. İmtihan türlü türlü işte kimin çarkı nasıl dönerse o gelir karşısına. Rüzgarlı Pazar hayatın en içindeki hayatları kaleme almış bir kitap. Okurken sarıldığım battaniyeden utanıp gözlerimin dolduğu da oldu dayanamayıp sesli güldüğüm de. Diyorum ya hayatın içinden bir kitap işte. Dünya içimizde biz dünyanın içinde her birimiz hem toz tanesi kadar küçük hem yıldız kadar yörünge sahibiyiz. Hayata tebessüm ile bakabilmek güzeldir, yaşanan zorlukları ve sevinçleri paylaşabilmek çok daha mühimdir. Bunları içinde barındıran bu latif kitabı okumak size güzel bir pencereden bakış açısı kazandıracaktır. Şimdiden tebessümler.
Hayırlı Pazarlar
Kalabalık bir şehirde yaşıyorsun, insanlar aynı hızda gelip geçiyor hiç farkında değilsin. Büyük bir hengame var, kimisi ekmek peşinde, kimisinin yetişmesi gereken bir randevu. İşte bu büyük gürültünün içinde üst geçitten karşıdan karşıya geçmemiz gerekiyor.
Üst geçit merdivenlerine yaklaşıyorsun ve yan yana, sıralı bir şekilde dizilmiş esnaflar var. Kimi balon, kimi yara bandı, kimisi simit, kimisi çakmak, kimisi saat satıyor. Hepsinin kaderi aynı akşam eve ekmek götürebilmek, karnını doyurabilmek...
İşte rüzgarlı pazar esnafını da bu şekilde tanıyoruz. Üst geçitte toplanmış esnaf halkı ve yaşadıkları yaşam mücadelesini, yoksulluğunu, mücadelesini, kazanılan paranın değerini, yaz-kış demeden verdiklerini çabanın karşılığını bulmalarını, birlik ve beraberliğin bu üst geçitte toplandığını, aslında o üst geçitten geçerken görmediğimiz, kimi zaman farkına bile varamadığımız insanların hayat hikayesini anlatıyor bize.
Hiç şüphesiz herkese tavsiye edeceğim bir kitap. Okuyun, okutun.