Yine Kafka...
Yine buram buram felsefe...
Yine muhteşem bir kurgu...
Yine enfes betimlemeler...
Ve yine kıskıvrak bir zeka örneği...
Bazı yazarlar , tekrar okunabilirliği yüksek eserler meydana getirebilirler. Bu isimlerin başında da benim için hiç şüphesiz Kafka gelir.
Kafka'nın Şato adlı bu kitabı, okunabilecek en güzel başkaldırı örneklerinden biridir.
Hikayemizin iki temel unsuru var. Birincisi bir şato ve şatonun kontu, ikincisi ise şatonun bulunduğu köyde yaşayan gariban köylü halkı.
Kafka ile bütünleşmiş olan hiciv ustalığı, bu eserinde oldukça üst düzeyde hissediliyor. Şöyle ki, Şato devleti, hükümeti temsil ederken, köylü halk ise devlet karşısında sesini bile çıkaramayan, her denilene ve istenene boyun eğmek zorunda bırakılan biçare ve itaatkar vatandaşları temsil etmekte. Halkın neredeyse tamamına yakını şatoda çalışabilmek arzusu ile yanıp tutuşmakta ancak şatoya yanaşmaya dahi cesaret edememektir. Derken, ana kahramanımız kadastrocu Bay K. ansızın köye gelip yerleşir ve köy düzeninde birtakım değişimler gözlemlenir.
Yıllar önce yazılmış olmasına rağmen, günümüzde bile yaşanan idari buhranları gün yüzüne çıkaran ve gerçekten soluksuz okunan bir eser Şato. Dava yı okuyanlar bilirler orada da bir başkaldırı sözkonusuydu ancak hiç umut yoktu. Şato ise umut dolu bir eser. Bay K her ne yoldan olursa olsun şatoya girebilme mücadelesinden asla vazgeçmiyor.
Kitabın sonu ise yok maalesef. Çünkü Sevgili Kafka, eserini tamamlayamadan verem illetine yenik düşüyor. Bu nedenle bir son yaratmak sizin hayal gücünüze kalmış..