Pek çok insan bilerek yaşıyordu aldanışı, iradelerine binlerce düğüm vurulmuştu sanki! Cennet yolculuğuna çıkamıyor, tatların en güzelinden nasiplenemeden perişan ve acınası bir zavallılıkla göçüp gidiyorlardı bu alemden.
En büyük ve yegane gerçek zevk Cenâb-ı Hakk'ı tanımaktı. Hakikatı tanımakla şereflenenler, büründükleri iman ve salih amel örtüsüyle güçlü oluyor, şiddetli rüzgârlara maruz kalsalar da tökezleyip yere kapaklanmıyorlardı.
İslâm, müslümanı daima dengede tutar, hakiki müslümanın pozitif enerjisi hiç tükenmez. Hakiki bir mümin ile fıtratına savaş açan türlü eğilimler ve değişik görüşler ardında gidenler arasında fark çok açıktır Levent
Konfüçyüs, "Bir memleketin ahlak bakımından nasıl idare edildiğini anlamak isterseniz, o ülkenin müziğini inceleyin" demiş. Şarkı sözlerimize bir yozlaşmışlık hakim, değer yargılarımız hiçe sayılıyor.
Bunlar laboratuar koşullarında yaşayan insanlar olarak vasıflandırıyorlardı İslâm'ı hayat edinenleri, müslümanlar cool tiplerdi onlara göre.
İslâm'ı hiç tanımamışlar, hakiki müslümanlarla hiç ilgileri olmamıştı, hepten cahildiler.
Bu bir irade sorunudur, dînî eserleri okumaya zaman ayırmak, hayatı dolduran fazlalıkları atmadan gerçekleşmez. Okullarda bilgilendirilmiyoruz, müslümanlığı kendi gayretimizle öğrenmeye mecburuz.