Daha öncesinde hiç bir fikrim olmayan kitabı bir arkadaşın tavsiyesi ile okumaya başladım.
Daha başlar başlamaz tarz çok tanıdık geldi. Geçtiğimiz yıllarda okuduğum ve çok beğendiğim Marquez'in "Yüz Yıllık Yalnızlık" romanındaki kullandığı anlatım tekniği bire bir bu kitaptaydı. Sadece anlatım tarzı değil birçok olay da bire bir örtüşüyordu. Büyüler, cinler, doğa üstü olaylar, yerli halk tarafından ilgiyle karşılanan yeni arac gereçler, çingeneler, kızın toprak yemesi ve her iki kitapta da olayın merkezindeki aileyi bir arada tutmaya çalışan, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı anaç kadın figürü...
Başlarda yazarın bu kadar etki altında kalmış olmasının oluşturduğu istihza ile kitabı okuma konusunda oluşan soğukluk bir süre sonra dağılmaya başladı.
Yazar benim de yakından tanıdığım iç anadolu kültürünü dil, gelenek, insan ilişkileri, batıl inançlar, yaşam koşulları v.s bir çok açıdan başarılı bir şekilde aktarmıştı.
Neticede, bizim kültür ögelerimizi kullanarak Marquez'deki gibi fantastik bir anlatım ortaya konulabileceğini, bu kültürel unsurların ne kadar renkli olabileceğini ve bir çok açıdan hiç de geri kalır yönü olmadığını ispatlamıştı.
Baslangıçtaki istihzanın bir süre sonra taktire dönüştüğü bir okuma oldu benim için...