En Eski Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm Gönderileri
En Eski Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm kitaplarını, en eski Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm sözleri ve alıntılarını, en eski Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm yazarlarını, en eski Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sınır kişilik örgütlenmesi olan hastalarda sıkça rastlanan bir bulgu, hayatlarının ilk bir kaç yılında aşırı engellenmeler ve şiddetli saldırganlık (ikincil veya birincil) hikayesidir.
Karşı aktarımda saldırganlığın ve kendine yönelmiş saldırganlığın etkisini yansızlaştırmada ve bu etkinin üstesinden gelmede önemli bir aktif güç analistin tasa duyma yetisidir.
Bölme, ilkel idealleştirme, yansıtmanın erken biçimleri (özellikle yansıtmalı özdeşleşme), inkar ve tüm güçlü olma, sınır kişilik örgütlenmesi olan hastalarda karakteristik savunma kümelenmeleri teşkil eder.
Destekleyici psikoterapi, hastanın savunma örgütlenmesini pekiştirmeyi amaçlar, ilkel aktarım modellerinin ortaya çıkmasını önlemeye çalışır ve hastaya daha uyum sağlayıcı yaşam örüntüleri gerçekleştirmesinde yardımcı olmak üzere bir çalışma ilişkisi kurmaya çalışır.
Sınır kişilik örgütlenmesi olan çoğu hastada değiştirilmiş özel bir analitik çalışma tarzı ya da psikanalitik psikoterapi biçimine ihtiyaç duyulabilir. Bu psikoterapi hem klasik psikanalitik çalışma tarzından hem de alışıldık açıklayıcı ve destekleyici psikanalitik yönelimli psikoterapilerden ayrılır.
Sınır kişilik örgütlenmesi olan hastaların aktarım tezahürün belki de en çarpıcı özelliği birbirinden çözülmüş olan ben halleri bağlamında çatışma yüklü çok erken nesne ilişkilerinin aktarımda zamansız canlanmasıdır.
Nevrozlarda benin savunma örgütlenmesinin, "üst düzey" bastırma mekanizması ve bastırmayla ilintili diğer savunmalar çevresinde gerçekleşmesinden farklı olarak, sınır kişilik örgütlenmesi olan hastalarda bölme mekanizması ve diğer ilintili savunmaların kullanıldığı "alt düzey" savunma örgütlenmesi, bu hastaların ben zayıflığının bir yönünü göstermektedir(Kernberg, 1966). Ayrıca, içselleştirilmiş nesne ilişkilerinden türeyen yapıların normal bütünleşmesinin gerçekleşmemesi (bütünleşmiş kendilik kavramı, gerçekçi nesne temsilleri, ideal kendilik ve ideal nesne temsillerinin ben ideali şeklinde bütünleşmesi, üst ben öncülerinin ve ebeveyn imgelerinin daha gerçekçi içi atımlarının üstben şeklinde bütünleşmesi, vb.) kimlik oluşumu ve bireyselleşme süreçleri ile hem ben hem üstben işlevlerinin yansızlaşması ve soyutlanması üzerinde olumsuz etki yaratır. Tüm bunlar, çatışma içermeyen ben alanında bir azalmayla (ki klinik olarak bu kendini, "özgül olmayan" ben zayıflığı tezahürüyle, özellikle de kaygı tahammülü yokluğu, itki denetimi yokluğu ve gelişmiş yüceltme kanalları yokluğu ile gösterir) ortaya çıkar (bkz. 1.Bölüm).
Sınır kişilik örgütlenmesinin dinamikleri, zayıf bariyerleri nedeniyle benin "istila edilmesi" metaforuyla iletilenden çok daha karmaşıktır, çünkü "zayıflıkların" altında aşırı derecede güçlü, katı, ilkel ve patolojik ben yapıları vardır.
Yansıtmalı özdeşleşme, esas olarak saldırgan kendilik ve nesne imgelerini dışsallaştırmak üzere başvurulan ilkel bir yansıtma türüdür; yansıtmanın yapıldığı gerçek nesnelerle "eşduyum" sürdürülür ve eşduyum da, bu yansıtma nedeniyle korku duyulan nesneyi denetleme gayretiyle bağlantılıdır (bkz. 1. Ve 2. Bölümler).