Şıpsevdi, alafranga tutkunu, bilgisizliğin kötü bir şey olduğu konusunda nutuk çeken ama kendi bilgisizliğini Fransa’da öğrenim görmüş olduğu gerekçesiyle -olmayan eğitimle- örtmeye çalışan, ailesini büyükten küçüğe alafranga hayata alıştırmaya çalışan, zorla Fransızca konuşmalarını isteyen, şeftali yeme şekline göre bile olsa ders vermeyi ihmal etmeyen genç Meftun’u görüyoruz bu romanda.
Bir ölümden bile sayfalar dolusu öğüt sözleri yer alıyor. Roman başladığında da uzun betimlemelerle karşılaşıyorsunuz. Yani, beş yüz sayfanın özeti iki satırlık olabilir ama yazarın kalemi bunu uzatıp gahi yoruyor gahi düşündürüp hızlıca okutuyor.
Meftun karakterine sinir olduğum gerçeğini saklayamayacağım. Frenkler gibi yaşamaya çalışan, hatta zavallı ninesine bile ders vermeye kalkan bir genç. Aynı zamanda para delisi, çapkın ve şıpsevdi. Bütün bir aileyi nasıl hallere soktuğunu okuyup duruyoruz. Her şeyi Fransızca kitaplardan öğrenen biri. Öyle ki kız kardeşinin yasak bir ilişkisinin olduğunu öğrendiğinde sinirlenir amma bir Fransızca ahlak kitabında bunun normal olduğunu okuduktan sonra normal karşılar hatta onları evlendirme yoluna bile gider. Kendi inançlarına saygısı, güveni olmayan biri benim gözümde. Kendi kültürünü yok sayıp, ayıplayan biri.
Romandaki karakteri beğenmedim ama kitabın konusunu, anlatışını beğenerek okudum. Zati okunması gereken eserlerden biri.