Tükenme ve sarılmışlık, sıkıştırılmışlık duygusu, sonunda buna içgüdü bile denebilir, geç Osmanlı yönetimini belirleyen en önemli çizgi olarak görünüyor, hep gözlüyoruz. Bu çerçevede Hamit ve Kemal'e baktığımızda ikisinin de çok temkinli ve çok yenilikçi oldukları kesindir. İkisinin de inşacı ve reformatör olduklarından kuşku duyamayız. Kemal Harbiye'ye girerken, Hamit henüz "Kızıl Sultan" unvanından çok uzaktı ve bütün ilericilerin yıldızıydı. Kemal'i etkilememiş olmasını düşünmek imkansız görünmektedir. Her ikisi de fotoğrafa düşkündür ve kız okullarının açılmasına özel bir eğilim gösteriyorlar. Hamit, aksine tüm iddialara karşın pek merhametlidir.
Türkoloji, temelinde bir İngiliz icadı ve disiplinidir. büyük Britanya'nın, bu disiplin kürsülerini 1947 yılından itibaren Truman Doktrini ile, Yunanistan ve Türkiye'nin siyasal "sorumluluğuyla" birlikte, Amerika Birleşik Devletleri'ne terk etmesi, bu gerçekliği ve gerçekliğin gizlediği daha önemli sırları görmemizi engellenmemelidir. Türk nasyonalist akımlarının da, yine bu çerçevede, Rusya'nın İç Asya'yı kolonizasyonuna bir karşı silah olarak Londra tarafından ateşlendiğini söylemek durumundayız. Rusya'nın buna cevabı içinde "Kürdoloji" ve Kürt nasyonalizmi var.