Sohbet Okulu Eğitim Kitabı

Yakup Alarçin

Sohbet Okulu Eğitim Kitabı Sözleri ve Alıntıları

Sohbet Okulu Eğitim Kitabı sözleri ve alıntılarını, Sohbet Okulu Eğitim Kitabı kitap alıntılarını, Sohbet Okulu Eğitim Kitabı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bazı insanlar vardır, duyduğu her meselenin Kur'an ve sünnette geçip geçmediğini sorar. Onlarda anlatılmayan her şeyi dinin dışında sayar. Bu yaklaşım ilmî yetersizlikten kaynaklanır. Tasavvufun manasını ve muhtevasını iyice incelemeden onu tenkit edenler ise ilkin şu soruyu sorarlar: "Sûfi, şeyh, tasavvuf gibi kelimeler Kur'an ve sünnette geçiyor mu? Geçiyorsa göster,geçmiyorsa bunlar niye kullanılıyor? Onları dine ait bir kavram gibi göstermek doğru mu?" Bu soruların cevabını anlamak için şu çok önemli: Azıcık dinî ilmi ve biraz insafı olan kimsebilir ki Kur'ân-ı Kerîm, hayatımız süresince kullandığımız bütün isim ve terimlerin bir arada toplandığı ansiklopedi değildir. Kur'an, bir hidayet ve hakikat kitabıdır. Onda salihlerin ismi değil, sıfatları anlatılır. Kalbini Kur'an'ın emir ve yasaklarına açabilen ve ona inanan her mümin için, Kur'an'da bir ilim ve edep mevcuttur. Ondaki ilim ve edebi ancak Allah'a dost olanlar alır.
"Allah Teâlâ buyurur ki: "Benim için birbirini seven, birbirini ziyaret eden ve benim için (zikir ve sohbet) meclisi kuran kimselere muhabbetim hak olmuştur."
Reklam
Bu yolun günümüz temsilcilerinden merhum Seyyid Abdülhakim el-Hüseynî (kuddise sırrahû) (v. 1972) şöyle diyor: "İnsan Ahiret yolunda terbiye görmemiş haliyle avamdır. Kendisini Allah Teala'nın dışındaki varlıkların sevgi ve etkisinden bu haliyle kurtarması çok zordur. Allah göstermesin ameliyat olması gereken bir oğlun olsa, ehil olmayan bir doktora götürmezsin değil mi? Yakalandığı hastalığında ameliyat kaçınılmaz olsa ehil değilse o doktora gitmezsin. İşin mütehassısını ararsın. İşte mürşidler din konularında ehil kişilerdir. Allah'ın izniyle insanları gafletten kurtarıp Allah yoluna sevk ederler. Dikkat ederseniz, devrimizde vaaz ve nasihat dinleyip hidayete gelen çok az kişi bulunur. Ama mürşid-i kâmiller pek çok kişinin hidayetine vesile olurlar. Zamanımızda gerçek sûfiler az olduğu için, insanlar isyana daha fazla düşmektedir. Ne yazık ki irşad ehli zatlar devrimizde azdır.
Lokman [aleyhisselam] oğluna demiştir ki: "Oğlum! Alimlerle beraber otur, onların meclisinden ayrılma. Şüphesiz Allah, gökten indirdiği yağmurla kuru toprağı canlandırdığı gibi, nur ve hikmetle de ölü kalpleri diriltir."
Kabir Azabına İman. Çok iyi açıklanmış.
Mümin, öldükten sonra kabir azabının olduğunu bilmeli, ona göre hazırlıklarını yapmalıdır. Çünkü mümin, ölümün bir son değil başlangıç olduğunu bilir ve yaşantısını ona göre düzenler. Bu itibarla kabir azabının hak olduğuna inanmak da itikad maddelerindendir. Kabir azabının hak olduğuna İmam Gazalî (rahmetullahi aleyh), İhyâ-u Ulûmiddin adlı
Yolculuk yapan kimse konakladığı ve mola verdiği herhangi bir mekandan ayrılırken vakit uygunsa iki rekât namaz kılarak ayrılmalıdır. Bu namaz sünnettir. Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] Efendimiz, konaklamak için inmiş olduğu her yerden iki rekât namaz kılarak ayrılırdı."
Reklam
"Bir kul, Allah için sevip Allah için buğzetmedikçe imanın hakîkatine ulaşamaz. Allah Teâla'nın rızası için sevip, O'nun rızası için kızdığında Allah'ın dostluğunu haketmiş olur. Allah Teâlá şöyle buyurmaktadır: "Kullarım içinde benim sevdiklerim; ben zikredilince hatırlananlar ve onların anılmasıyla da benim zikredildiğim kimselerdir."
Âyetleri, sahih hadisleri ve dinî hükümleri alaya almak da imana engeldir. Kur'ân-ı Kerim'de Allah'a inanmayanlar ve Kur'an'ın hükümleriyle alay edenler kâfir olarak nitelendirilmiştir. Mümin olabilmek için hiçbir dinî hükmü küçümsememek ve alay konusu yapmamak gerekir. Hatta âyetlerin inkâr edildiği ve alaya alındığı bir mecliste bulunmak bile Kur'an'da yasaklanmıştır
Peygamberlere iman etmeyen bir kimse, yüce Allah'a iman etmemiş sayılır. Çünkü yüce Allah'a, O`nun razı olacağı bir şekilde iman etmenin yolunu insanlara bildiren ancak peygamberlerdir. Kendi değersiz akıllarını öncü edinmek isteyenler, gerçeğe ve Allah'ın [celle celaluhû] rızasına ulaşamazlar, sapıklık içinde kalırlar. Yüce Allah'ın peygamberlere iman edilmesi hususundaki emirlerine de aykırı hareket etmiş olurlar. Bu bakımdan hidayetten yoksun kalırlar. Öyle ki, peygamberlerden yalnız birine iman etmemek, tümünü inkâr etmek gibidir. Böyle bir inanç, insanı imansız yapar. Hele Allah Tealâ'nın en büyük peygamberi ve peygamberlerin sonuncusu olan Hz.Muhammed'in [sallallahu aleyhi vesellem] yaşadığı tarih gün gibi meydandadır, insanlık âlemi tarafından bilinmektedir. Artık bugün hiçbir millet, din konusundaki bilgisizliğinden ötürü özürlü sayılamaz. Bugün her millete düşen en önemli görev, bu büyük Peygamber'in [sallallahu aleyhi vesellem] dinini kabul etmektir. Onun gösterdiği doğru yola koyulmak ve kurtuluşa ermektir. Bu görev tam manası ile yerine getirilirse, insanlık âlemi o zaman dünya felaketlerinden ve ahiret azabından kurtulur. Gerçek medeniyete ve ahiretin sonu olmayan mutluluğuna ermiş olurlar.
Hz. Resûlullah [aleyhisselâm] buyurmuştur ki: "Alimlere ikram ve hürmet ediniz. Onlar peygamberlerin vârisleridir. Kim onlara ikram ve hürmette bulunursa Allah ve Resûlü'ne hürmette bulunmuş olur.
53 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.