Sohbet Okulu Eğitim Kitabı

Yakup Alarçin

Sohbet Okulu Eğitim Kitabı Gönderileri

Sohbet Okulu Eğitim Kitabı kitaplarını, Sohbet Okulu Eğitim Kitabı sözleri ve alıntılarını, Sohbet Okulu Eğitim Kitabı yazarlarını, Sohbet Okulu Eğitim Kitabı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yolculuk yapan kimse konakladığı ve mola verdiği herhangi bir mekandan ayrılırken vakit uygunsa iki rekât namaz kılarak ayrılmalıdır. Bu namaz sünnettir. Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] Efendimiz, konaklamak için inmiş olduğu her yerden iki rekât namaz kılarak ayrılırdı."
Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] Efendimizin büyüklere karşı tavrımızı şöyle belirlemiştir: "Büyüğümüzü (hürmetle) yüceltmeyen, küçüğümüze merhamet göstermeyen, âlimimizin hakkını bilmeyen bizden değildir."
Reklam
Lokman [aleyhisselam] oğluna demiştir ki: "Oğlum! Alimlerle beraber otur, onların meclisinden ayrılma. Şüphesiz Allah, gökten indirdiği yağmurla kuru toprağı canlandırdığı gibi, nur ve hikmetle de ölü kalpleri diriltir."
Herkes kalbindeki Allah ve Peygamber sevgisini, kendisindeki edeb ve hürmet anlayışını, velilere karşı tavrıyla ölçebilir. Çünkü veli, yeryüzünde Allah Teâlâ'nın şahidi ve halifesidir. Hz.Resûlullah Efendimiz'in [sallallahu aleyhi vesellem] vârisidir. Bir insan kendi zamanında yaşayan kâmil mürşidlere ve Rabbânî âlimlere ne derece hürmet ve edep gösterebiliyorsa, onun Hz. Peygamber'e karşı yapabileceği hürmet de ancak o kadardır. Bu bir ölçüdür.
Üsame b. Şerik anlatır: "Resûlullah'ın (sallallahu aleyhi vesellem) yanına geldim. Ashabı etrafını çevirmiş oturuyorlardı. Sanki başlarında bir kuş vardı da onu kaçırmamak için sakin ve sessiz bir halde duruyorlardı."
"Zühd, hiçbir mala sahip olmamak, elinde hiç dünya buhundurmamak değil, elindeki mala Allah'ın katındakilerden daha fazla güvenmemektir."
Reklam
Peygamberlik bir insandan diğerine miras kalmayacağına göre, insan peygamberin neyine nasıl vâris olabilir dersiniz? Bu soruya İmamı Rabbânî (kuddise sırruhû) şu cevabı verir: "Peygamberlerden bize iki çeşit ilim kalmıştır: 1. Hükümlerle ilgili ilimler (Ahkâm ilmi) 2. Ahlak ve sırlar ilmi. Gerçek vâris olan âlim, her iki ilimden de payını alan kimsedir. Yalnız birinden nasibini alan tam vâris değildir. Zira böyle bir şey vâris için söz konusu olamaz. Çünkü gerçek vâris, miras bırakan kimsenin tüm malına vâris olur. Bir kısmını alıp bir kısmını terk etmez. Miras bırakanın malının bir kısmından biraz pay alan vâris değil, belki borçlu olabilir. Çünkü borçlu malın hepsini değil, ancak hakkı olanı kadar alır. Gerçek âlim Resûlullah'a [sallallahu aleyhi vesellem] tam vâris olan kimsedir. Borçlu gibi bir kısmını alıp bir kısmını bırakan âlim değildir. Verâset, vârisle miras bırakan arasındaki bir yakınlık ve cinsiyet vásıtasıyla olmaktadır."
Allah yolunda cahile tâbi olunmaz. Çünkü cahil kimsenin yapacağı tek şey vardır, o da sapıtmak ve peşinden gidenleri hak yoldan saptırmaktır. Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem] bu tehlikeyi şöyle haber vermiştir: "Şüphesiz Allah, ilmi kullarından çekip almaz. Fakat âlimlerin ruhunu kabzederek ilmi ortadan kaldırmış olur. Ortada gerçek bir âlim kalmayınca insanlar, başlarına bir takım cahil reisler getirirler, meselelerini onlara sorarlar, onlar da ilimsiz fetvâ verirler. Böylece kendileri (haktan)sapmış, insanları da sapıtmış olurlar."
Bu yolun günümüz temsilcilerinden merhum Seyyid Abdülhakim el-Hüseynî (kuddise sırrahû) (v. 1972) şöyle diyor: "İnsan Ahiret yolunda terbiye görmemiş haliyle avamdır. Kendisini Allah Teala'nın dışındaki varlıkların sevgi ve etkisinden bu haliyle kurtarması çok zordur. Allah göstermesin ameliyat olması gereken bir oğlun olsa, ehil olmayan bir doktora götürmezsin değil mi? Yakalandığı hastalığında ameliyat kaçınılmaz olsa ehil değilse o doktora gitmezsin. İşin mütehassısını ararsın. İşte mürşidler din konularında ehil kişilerdir. Allah'ın izniyle insanları gafletten kurtarıp Allah yoluna sevk ederler. Dikkat ederseniz, devrimizde vaaz ve nasihat dinleyip hidayete gelen çok az kişi bulunur. Ama mürşid-i kâmiller pek çok kişinin hidayetine vesile olurlar. Zamanımızda gerçek sûfiler az olduğu için, insanlar isyana daha fazla düşmektedir. Ne yazık ki irşad ehli zatlar devrimizde azdır.
"Allah Teâlâ buyurur ki: "Benim için birbirini seven, birbirini ziyaret eden ve benim için (zikir ve sohbet) meclisi kuran kimselere muhabbetim hak olmuştur."
53 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.