Yankı gözlerini devirip telefona uzandığında ekrana bakıp büyük bir nefes verdi ardından açıp telefonu hoparlöre aldı. "Ne var Mutlu?"
"Ulan çadırın ışığını kapatın, gölgelerinizi üst üste alt alta görmek zorunda mıyım ben?" dediğinde Yankı siktir diye fısıldadı ardından uzanıp ışığı kapattı. "Boks maçı izler gibi saatlerdir sizi izliyorum, bir ara bütünleştiniz aklım gitti korkudan. Yedin sandım Helin'i."
"Uyusana oğlum," dedi Yankı hırsla. "Bizi mi dikizliyorsun?"
"Çocuğumuzun ilk kurduğu kelime lider olsun diye her şeyi yapacağım," dedi. "Sonra sana gelip diyecek ki, liderin olarak süt vermeni istiyorum anne." Gülmeye başladığımda onun gülüşü bir anda kesildi ve ciddiyetle bana baktı. "Şaka değil bu arada," dedi, gülmeye devam ettim ama katılmadı. Birkaç saniye sonunda dudaklarım aralandığında gerçekten ciddiydi.
"Sanırım Koza haklı," dedim iri gözlerle. "Sen çocukları elli beş yaşında gibi büyüteceksin. Üç yaşındaki çocuk takım elbise giyip toplantılara katılacak."
"Koza'yı mahvedeceğim," dedi hırsla. "Gidip gelip bana senin beşiz çocuğun olduğundan bahsediyor. Öyle bir şey yok dediğimde de ben gidip Helin'e senin çocukları istemediğinden söz edeyim de gör diyerek tehdit ediyor." Gülmeye başladım yeniden. "Gülme," dedi. "Bu hikayeye gerçekten inanıyor. Bana bir tanesinin adını Koza koy dedi sonra da diyor ki, okulda kelebek diye dalga geçerlerse dalga geçenlerin babalarını döveriz."
Koşedeki dolabı açtı, dolaptaki birkaç parça eşyayı yere fırlattığın biblolar kırıldı; hepsi eskiydi, geçmişten kalmıştı ve artık parçalanmıştı. Bir çarşaf çıkardı, çarşafı yere fırlattığında içinden tozlu bir defter düştü; soluk bile almadan defteri aldı ve yana kaydırdığı masanın üzerine fırlattı. "Ben de ne yapayım, Lâl," dedi ona dönüp bakarak. "Aptal gibi sana şiirler yazdım, bunu gizledim senden. Bak senelerdir durur orada, ne büyük sır ama." Lâl, bakışlarını masanın üzerine çevirdiğinde sanki evi terk etmek üzere olan o kişi abimmiş, babammış, ailemmiş gibi adımlarımı geri geri atıp kapının önüne geçtim; çıkarsa gidişini engellemek için.
Koza bile en sonunda "Bartu," diye soludu. "Bunlar sır değil, yapma."
"Eh, bir de küçükken animasyon izlediğimizde dans eden karakterleri Lâl çok sevdi diye gizli saklı dans kursuna gittim, bu da sırdan sayılır mı?" Bartu bir adım attı, kapının önüne daha fazla geçtim; Yankı ne yapmaya çalıştığımı anladığında arkamda durdu. "Dur düşüneyim, başka bir sırrım var mı?