Serinin ikinci kitabı, ilk kitaba göre durağandı. Sonlara doğru daha çok olay, kaos olduğu için son sayfalar aktı gitti.
“Diğer Max’in ben olmadığımı anlamış mıydın?” diye sordum.
“Evet.”
“Ne zaman?”
“Hemen.”
“Nasıl?” diye ısrar ettim. “Oysa tıpatıp bana benziyordu. Aynı benimki gibi yara izleri vardı, benim giysilerimi giyiyordu.
"Onu benden nasıl ayırt edebildin?”
Fang bana dönerek sırıttı, o an dünyamın aydınlandığını hissettim. “Bize kahvaltı için bir şeyler pişirmeyi teklif etti.”
Hemen ardından kahkahalara boğulduk, ben tekrar gözyaşı döküyordum, ama bu kez gülmekten. Fangle birbirimize yaslandık, yeniden konuşmayı başarana dek uzun süre güldük, güldük.