Her zamanki gibi sohbetimiz siyasetle başlıyor. Eskiden bu tartışmalarda umutlarımız, alternatif çözümlerimiz, anlaşmazlıklarımız, çatışmalarımız olurdu. Şimdiyse yalnızca birbirimizi onaylıyor, kötümserliğimizi vurguluyorduk: her şey ucuzdu, yozlaşmıştı, tam olarak çökmemiş ama yeniden inşa edilmeye muhtaç bir halde yıkılmaya yüz tutmuş bir ev gibi, yahut ufku olmayan, herhangi bir hayale yer vermeyen bir manzara gibiydi.