Dostoyevski’nin yazar olma yolunda olgunlaşırken yazdığı Stepançikovo Köyü’nde karakterler o kadar güzel işlenmiş ki özellikle hayatı boyunca ezilmiş, aşağılanmış bir insanın ezen durumuna geçtiğinde nasıl bir karakter sergilediğini şaşkınlık ve tiksintiyle okuyoruz. Hikayeyi anlatan Sergey Aleksandroviç’in dayısı Yegor İlyiç Rostanev’den aldığı mektup üzerine Stepançikovo Köyü'ne gitmesi ile başlayan olaylar silsilesi, ana karakter Foma Fimiç üzerinden, insanları etki altına almak ve onları peşinden sürükleyebilmek için hiçbir yeteneğin, donanımın olmasına gerek olmadığını gözler önüne seriyor.
Dostoyevski’nin, romanlarında insan ruhunu işlemesi sebebiyle çok sayıda karakterin yer aldığı yapıtta karakterleri tanımakta çok fazla zorlanmıyoruz; adeta oya gibi işlemiş karakterleri, her türlü duyguya yer vermiş. Diyaloglar çoğunlukta. Son satırlara kadar ana karaktere inanılmaz hırslanıp diğerlerine de saflıklarından dolayı gerçekten sinir oluyorsunuz. O hissi o kadar güzel vermiş ki satırlar akıp gidiyor adeta. Elimden bırakamadığım bir roman oldu diyebilirim. Ve tabii ki bir yandan biyografisini okumaya devam ettiğim Dostoyevski’ye hayranlığımın gün be gün artmakta olduğunu da söylemeden geçemeyeceğim.
"Baskı altından kurtulan aşağılık bir insan, bu sefer kendisi başkasını ezmeye çalışır."