Baş ucumda kaldı hep, her denk geldiğim de bir iki sayfa okuyup bırakıyordum.
Sonra hayatımın bunalım dolu bir sürecinden geçtim, çok bunaldım daraldım ve bu kitabı elime aldım, okudukça okuyasım, okudukça okumayasım geldi. Çünkü hiç bitsin istemedim, çünkü okudukça huzur doluyor du içim. Bu kitap içimdeki boşlukları doldurmama, ben izin verdiğim için hayatımın böyle olduğuna veya olmadığına, herşeyin benim avuçlarımın içinde olup dış etkenlerin hiç bir suçu olmadığına inandırdı ve hayata çok fazla anlam yüklememeyi neyi düşlersem onun olacağını, hayatımızın yönlendirilmesinin kendi ellerimizde olup , iyi veya kötü tüm yaşantımızın bizim zihnimizde kurmaca olarak kurduğumuz herseyin, önümüze çıkabileceğini onun için hep güzel düşlememiz gerektiğini öğretti.
GELELİM KİTABIN İÇERİĞİNE; Stefano D’Anna’ nın hayatını anlatan bu kitap yazarın kendi hayal ürünüyle kurduğu Dreamer ( düş rüya hayal ) anlamına gelen, içindeki varlığın kendine hayat yolunda yönlendirme ve eşlik etmesini dünya ya karşı bakış açısını değiştirmesini anlatıyor. Yazar hayatta çok mutsuz,keyifsiz, eşini kaybetmesiyle hayatının darma duman olduğu bir dönemde, kendi içinde ki benliğiyle yani Dreamer’la tanışıyor. Bu ilginç tanışma, yazarın iç benliğini iyileştirmeye vesile oluyor. Hepinizin içinizde ki dreamer’la tanışmanızı dilerim.. Çünkü hepimizin içinde bir dreamer var yeter ki onu bulabilelim.......
Not: Dinine körü körü bağlı insanlara bu kitabı tavsiye etmiyorum..
