Yaşadığımız sürece umudun da olması; kimi iyi niyetli kuramcıların bizi inandırmak istediklerinin aksine, ihanete uğrayanların o kadar yabancı olmadıkları bir kanaattir.
O ancak kendi nezninde bir varlık, bir deneyim, bir tutku ve duyumlar bütünüydü. Kendinden başka herkesin nazarında gelip geçici bir düşünceden ibaretti.
Tek derdi insan türünden, daha doğrusu, dünya denen o birikmiş soğuk tortudan, yığın halinde, bir bütün olarak korkunç, dehşet veren, hatta acınası görünen o kütleden sakınmaktı.
Niçin hoyratlar zarif olanı gasp eder, niçin yanlış erkekler doğru kadını, yanlış kadınlar doğru erkeği seçer? Binlerce yıllık analitik felsefe bunu açıklayamamıştır. Mevcut felaketin, geçmişten bugüne ulaşan hak edilmiş bir ceza olduğu ihtimali kabul edilebilir belki.
"Sen ve senin gibiler, benim gibilerin hayatını kederle zehirleyip karartarak şu dünyanın doya doya tadını çıkarıyorlar. Buna doyunca da dine dönüp cennetin zevkine varacaklarını düşünüyorlar!" Oh ne âlâ!
"Zevk almıyorum." diyeceğin yıllar yaklaşmadan
Güneş, ışık, ay ve yıldızlar kararmadan
Ve yağmurdan sonra bulutlar geri dönmeden
Genclik gunlerinde seni yaratanı hatırla