The House in the Cerulean Sea kitaplarını, The House in the Cerulean Sea sözleri ve alıntılarını, The House in the Cerulean Sea yazarlarını, The House in the Cerulean Sea yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
As they continued to sway to a song only they could hear, the sun finally sank below the horizon, and all was right in this tiny little corner of the world.
Don't you wish you were here?
A home isn't always the house we live in. It's also the people we choose to surround ourselves with. You may not live on the island, but you can't tell me it's not your home. Your bubble, Mr. Baker. It's been popped. Why would you allow it to grow around you again?
“Don’t you wish you were here?”
Linus Baker, kedisiyle yaşayan ve Sihirli Gençlikten Sorumlu Departman’da Sosyal Görevli olarak çalışan, yetimhanelerdeki çocukların mutluluğunundan sorumlu olan yaşlı bir adamdır.Bir gün Üst Yönetim tarafından gizli bir göreve gönderilir.Bu görev, Marsyas Adası Yetimhanesi’nde yaşayan birbirinden ilginç yeteneklere, sihirlere, görünüşlere sahip tehlikeli olduğu düşünülen çocukları ve yetimhaneyi denetlemektir.
Lucy yani diğer adıyla Lucifer şeytanın oğludur, Pee orman perisidir, Talia bahçe cücesidir, Sal Pomeranya cinsi bir köpektir, Chauncey’nin ise ne olduğu belli değildir ama dokunaçları vardır ve yumuşakçalardandır, Theodore ise ejder formunda bir insandır.Tabi bir de yetimhanenin sahibi olan Arthur Parnassus var.Linus için tam bir gizemdir Arthur, zamanla öğreneceği, tanıyacağı ve beklenmedik bir şekilde mutluluğunu bulacağı.
Üst Yönetim’in isteği bu yetimhane için, çocukların tehlikeli olduğu düşünüldüğünden kapatılıp kapatılmamasına hüküm verilebilmesidir, bunun için de Linus’dan bir ay boyunca burada kalıp izlenimlerini her hafta raporlamasını isterler.Linus her ne kadar adaya iş için ve biraz da korkarak gelmiş olsa da sonunda büyük bir değişime uğrayacak ve sevgiyi, mutluluğu, macerayı, aşkı ve hayatının amacını bulacaktır.
Mükemmel ötesi bir kitaptı.Keşke dilimize çevrilse de alıp kütüphaneme koyabilsem.Çocukları, Linus’u Arthur’u, Zoe’i hepsini ayrı sevdim.Söylenecek çok bir şey yok, tek kelimeyle bayıldım.
"I’ve seen what he is capable of. Behind the eyes and the demon in his soul, he is charming and witty and terribly smart. I will fight for him as I would for any of my children.”
Gerçekten okuduğum en tatlı kitaplardan biriydi. Kendini kaybolmuş/yalnız hisseden bir ortaokul veya lise öğrencisine önereceğim türde bir kitap. Kitabın içeriğini pek bilmeden kitabı elime almıştım, bu yüzden beklediğimden biraz farklıydı. Bir macera romanı değildi. Başları (garip bir biçimde) 1984’ü, ortaları ise Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları’nı andıran ama ikisiyle de oldukça alakasız gelişen bir kitaptı. Hızlı okunabilen, insanı mutlu eden bir kitap. Bir mod yükseltici olarak iyi işe yarar diye düşünüyorum.
“Caseworkers. Been doing it long?”
He frowned. “Long enough.”
“And do you enjoy your work, Mr. Baker?”
“I’m good at it.”
“That’s not what I asked.”
“It’s the same thing.”