Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

The Sickness Unto Death

Soren Kierkegaard

The Sickness Unto Death Gönderileri

The Sickness Unto Death kitaplarını, The Sickness Unto Death sözleri ve alıntılarını, The Sickness Unto Death yazarlarını, The Sickness Unto Death yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İnsan, sonsuz ile sonlunun, zamansal ile ebedinin, özgürlük ile zorunluluğun bir sentezidir.
.. Sloganı "Ya Sezar ya da hiçbir şey" olan hırslı adam Sezar olmayı başaramayınca, bu konuda umutsuzluğa kapılır. Ama bunun başka bir anlamı daha var: tam da Sezar olamadığı için artık kendisi olmaya katlanamıyor.
Reklam
Aynada kendini görmek için bile insanın kendini tanıması gerekir. Çünkü bunu yapmadıkça kişi kendini değil, sadece bir insan görür.
“En büyük tehlike, kişinin kendini kaybetmesi, dünyada sanki hiçbir şey yokmuş gibi sessizce gerçekleşebilir. Başka hiçbir kayıp bu kadar sessiz gerçekleşmez; başka herhangi bir kayıp - bir kol, bir bacak, beş dolar, bir eş vb. - kesinlikle fark edilecektir.
İnanç sahibi olmak, aklını kaybetmek ve Tanrı'yı kazanmaktır.
Bilinç seviyesindeki her artışla ve bu artışla orantılı olarak, umutsuzluğun yoğunluğu artar: bilinç ne kadar fazlaysa umutsuzluk da o kadar yoğundur.
Reklam
The despairer cannot die; no more than "the dagger can kill your thoughts" can despair consume the eternal, the self that is the source of despair, whose worm dieth not and whose fire is not quenched. Yet despair is exactly a consumption of the self, but an impotent self-consumption not capable of doing what it wants. But what it wants is to consume itself, which it cannot do, and this impotence is a new form of self-consumption, but in which despair is once again incapable of doing what it wants, to consume itself.
"When death is the greatest danger, one hopes for life. But when one learns to know the even more horrifying danger, one hopes for death. When the danger is so great that death has become the hope, the despair is the hopelessness of not even being able to die."
Tanrı karşısında veya Tanrı fikriyle, umutsuz olarak, kendi olunmak istenmediği veya istendiği zaman günah işlenir. Bu durumda günahkârlık, en üst noktaya aktarılmış güçsüzlük veya meydan okumadır, dolayısıyla günah, umutsuzluğun yoğunlaşmasıdır.
Eğer yaşlı bir insanın umutsuzluğu ile genç bir insanın umutsuzluğu arasında fark varsa bu, ancak ikincil niteliklidir ve tamamen rastlantısaldır. Genç gelecekten; gelecekteki bir şimdi gibi umutsuz olur; gelecekte, yüklenmek istemediği ve bunun aracılığıyla kendi olmak istemediği bir şey vardır.. Yaşlı insan geçmişten, geçmiş gibi sürmeyen geçmişteki bir şimdi gibi umutsuz olur; çünkü umutsuzluğu tam bir unutuşa kadar gitmez. Bu geçmiş olgu belki de pişmanlığının hissedilmesi gerektiği bir şey bile olabilir. Ama pişmanlık olabilmesi için öncelikle umutsuz olmak ve sonuna kadar verimli bir biçimde umutsuz olmak gerekir ve böylece tinsel yaşam derinliklerden ortaya çıkabilecektir.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.