Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997

Fahir Armaoğlu

Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997 Sözleri ve Alıntıları

Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997 sözleri ve alıntılarını, Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997 kitap alıntılarını, Türk-Amerikan İlişkileri 1919-1997 en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Nasıl Amerika'nın Keşmir politikasi Pakistan'ı Kamünist Çin'e yakınlaştırdıysa, Amerika'nın Kıbrıs'ta yaptığı hatalar da Türkiye'yi Sovyetler Birliği ile ilişkilerini yeniden gözden geçirme konusunda cesaretlendirmiştir."
Sayfa 251 - Kronik KitapKitabı okudu
Her profesör bilim insanı olmuyor işte
.... Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söylüyor, fakat bu iddiasını rakamlara ve belgelere dayandırmaktan kaçmıştır. Tarih hocalığı yapan ve 1890'da Princeton Üniversitesi'nden Profesör unvanını alan, yani güya bilim adamı olan bu zat, Ermeni propagandası ağzı ile, Bitlis ve Muş'un "Ermeni" şehirleri olduğunu söyleyip işin içinden sıyrılıveriyor. Herhalde, " milliyetler ilkesi"nin ciddi ve bilimsel uygulaması bu değildir.
Sayfa 58
Reklam
Lozan Ermeni Meselesi Devamı
Azınlik Alt-Komisyonu'nun 6 Ocak 1923 günü yaptığı oturumda, azınlıklarla ilgili maddelerin görüşülmesinin bitmesi üzerine, Başkan Montagna Ermeni meselesi ile ilgili bir bildiri okuyarak ve devlet içinde devlet yaratma arzusunda olmadığını da belirterek, Anadolu'da bir Ermeni yurdu kurulması istedi. Arkasından söz alan Ingiliz delegesi Rumbold da
Sayfa 113
Amerikan Belgelerinde 27 Mayıs Olayı - Mâli Yardım Sorunu
" Türkiye'de 1957 Ekim'inde genel seçimler yapılmıştır. Tartışmalı geçen bu seçimler iki sonuç ortaya çıkarmıştır. Birincisi, muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi'nin, bu seçimlerden 1954 Mayıs seçimlerine oranla daha kuvvetli bir şekilde çıkması ve dolayısıyla, Demokrat Parti iktidarı karşısında daha güçlü bir muhalefet haline gelmesidir. Seçimlerin bu sonucu, iktidar ile muhalefet arasındaki çekişmenin daha da sertleşmesine sebep olmuştur. İkinci olarak, Adnan Menderes Hükümeti'nin , plansız ve hesapsız görünen liberal ekonomi politikasının, Türkiye'nin altın ve döviz rezervlerini eriterek, dış borçların ödenmesinde sorunlar ve zorluklar ortaya çıkarmasıdır. Buna ek olarak, 1957 seçimleri bütçe sıkıntılarını daha da artırmıştır. Hükümetin ekonomik sıkıntılarının her gün biraz daha belirgin hale gelmesi ise, muhalefet ile iktidar arasındaki münasebetlerin, daha doğrusu çekişmelerin, daha da sertleşmesine sebep olmuştur. Bu durum 1960 ilkbaharına kadar devam edecektir."
Sayfa 220 - kronikkitapKitabı okudu
Atatürk dönemi ABD ilişkileri
Atatürk ün Cumhurbaşkanlığı döneminde, Amerika'da dört baş kan gelip geçmiştir. Bunlar, Warren G. Harding, Calvin Coolidge, Herbert Hoover ve Franklin D. Roosevelt dir. Bu başkanların ilk üçü, Türkiye'ye karşı özel bir ilgi göstermediğinden, Türk-Amerikan ilişkilerinde önemli bir gelişme görülmemiştir. Buna karşılık Roosevelt ile Atatürk arasında, zaman zaman ilginç yakınlıklar ortaya çıkmıştir. Roosevelt, özellikle Atatürk inkılâplarına yakın ilgi göstermiş ve aralarında samimi mektuplaşmalar olmuştur. Roosevelt, rinda, Türkiye'yi ziyaret etmek istediğinden söz etmiştir. Bununla beraber, iki devlet adamı arasındaki bu samimiyet ve yakınlık, siyasal ilişkilere yansımamıştır. Zira, bir yandan Monroe Doktrini, öte yandan Roosevelt'in ekonomik sorunlarla güreşmek zorunda kalması, siyasal ilişkilerdeki, özellikle Atatürk'ün beklediği gelişmenin iki önemli engelini teşkil etmiştir.
Sayfa 14
Cumhuriyet tarihinde beğendiğim ikinci MEB
Durum bu safhada iken, "Bursa Amerikan Kız Koleji" olayı parlak verdi. Bu kolejdeki Türk kızlarından üçü, Amerikalı bir hanm öğretmenin etkisiyle "Hristiyan" olmuşlardır. Bu iş gizli cereyan etmekle beraber, 1927 Aralık ayında bazı öğrencilerin durumu ogrenmeleri ve aileleri vasıtasıyla resmi makamları haberdar etmeleri üzerine olan haberi 1928 Ocak ayında bir gün Türk basınında yer aldi ve kızılca kıyamet koptu. Türkiye, läikliği gerçekleştirmek için çaba harcarken, bir Amerikan okulu genç çocukları Hristiyan yapma faaliyeti içinde bulunuyordu. Buna en fazla tepki gösteren de genç, milliyetçi ve Atatürk inkılaplarına yürekten inanmış, Mil Egitim (Maarif) Bakanı Mustafa Necati Bey oldu. Mustafa Necati Bey okulu derhal kapattırdığı gibi, üç öğretmen de mahkemeye verildi. Çünkü bu okullar, din propagandası yapmamayı taahhüt etmişlerdi. Halbuki durum tamamen aksi idi. Büyükelçi Grew, gayrı-resmilik perdesi altında, Türk Hükümeti üzerinde. bu okullarin açılması için büyük baskıya geçti. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü (Aras) Bey ile Başbakan Ismet Paşa, Amerika ile bir kriz çıkmaması için uzlaşıcı bir tutum almışlarsa da Mustafa Necati Bey, bütün ağırlığı ile konuya egemen olmuş ve olay onu istediği istikamette gelişerek, bir-iki okulun dışında, kapalı bulunan okullar açılmadığı gibi, Bursa Amerikan Kız Koleji de bir daha açılmamıştır.
Sayfa 34
Reklam
1975 yılına kadar süren saçma durumumuz
Türkiye, NATO'ya katıldıktan sonra, koyu bir Amerikan politi cast izleyerek ve Amerika'nın dümen suyunu hiç bırakınayarak, ikili ilişkileri bir tam ittifak yapısı içine sokmuştur. Bu politikanın Türkiye bakımından iki olumsuz sonucu olmuş tur. Birinci olumsuzluk, Türk dış politikasının tam anlamı ile Ame rikan ipoteği altına girerek bağımsız niteliğini kaybetmesidir. Ikinci olumsuzluk ise, Türkiye'deki bir takım askeri üs ve tesislerin, Türkiye'nin egemenlik ve bağımsızlığına aykırı bir şekilde, Amerika'ya teslim edilmesi ve yine bu çerçeve içinde, Amerika'ya bir takım adli kapitülasyon haklarının tanınmasıdır. Bu iki olumsuzluk, Türkiye'nin dış politikadaki hareket serbestisini hemen hemen yok etmiştir. Türk dış politikasının bu niteliği. Arap dünyasını, Sovyet Bloku'nda bir denge aramaya sevk etmiştir. Bu ise Türkiye üzerindeki Sovyet tehdidinin ağırlığını daha da artirmıştır.
Sayfa 15
Wilson'a bir de bu pencereden bakın
Osmanlı-Amerikan ilişkilerinin son safhası, 1919-1920'deki Paris Barış Konferansı'dır. Bu Konferansın, Türk-Amerikan ilişkileri bakımından en büyük özelliği, Başkan Wilson'ın korkunç bir Türk düşmanlığı sergilemiş olmasıdır. Buna karşılık Wilson, sınırsız bir Yunan hayranı ve Ermenistan bağımsızlığının en hararetli avukatı olmuştur. Bu Konferansta Wilson'ın konuşmaları, Türk milletine hakaretlerle doludur.
Sayfa 12
38 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.