Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Kültürü

Tuncer Baykara

Türk Kültürü Gönderileri

Türk Kültürü kitaplarını, Türk Kültürü sözleri ve alıntılarını, Türk Kültürü yazarlarını, Türk Kültürü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
II. Mahmud yepyeni bir ordu kuruyordu ki, bu ordu çağında zafere giden ordularının düzeninde olacaktı. Avrupa'dan hocalar getirilecek, Avrupa ordularının giyimleri, ayakkabıları, silahları hep bu yeni orduya mal edilecektir. Hatta bu ordunun teşkilatına ve emir verilmesine dâir terimler de onlarınki gibi olacaktır. Bunun nasıl etkili olduğuna dair tek bir misâl yeterlidir. 1980'lerde bile, askerî olsun, olmasın hemen bütün toplu yürüyüşlerin başlangıç emri (kendisi de fransızca olan komutu) fransızca "yürü" demek olan "marş"dır. II. Mahmud'un yeni ordusundaki kelimelerin büyük çoğunluğu fransızca idiler. Osmanlılar bu terimleri, çok sonraları kısmen giderebildiler. Nitekim "marş"ın yürütmek emri olarak mânâsızlığını 1916 sonlarında Mustafa Kemal Paşa da dikkat etmiş, hatıra defterine, "yürü" olarak değiştirilmesi gerektiğini not etmiştir.
Sayfa 186 - Akademi Kitabevi
Attan istifade de "eğer" de önemli bir merhaledir. Grek ve Roma dünyasında genellikle ata çıplak ve sade bir örtü ile binilir. Buna karşılık Saka/İskit sanat eserlerinde atlarda kabaca yapılmış eğerler vardır. Aynı şekilde "pantalon" ata binmenin gerektirdiği bir kıyafet olarak, Türklerin insanlık tarihine armağanıdır. Zira bütün diğer kavimlerin giyimleri, kabaca örtünmeden ibarettir.
Sayfa 164 - Akademi Kitabevi
Reklam
Türk insanı, yetiştirdiği hayvanların sadece et, süt, deri veya yününden değil, diğer unsurlarından da istifade etmektedir. Kemikleri bir zaman silah, kazma gibi eşya olarak kullanılmıştır. Fal ve oyun malzemesi şeklinde de istifade edilmektedir. Kürek kemiğine bakılarak fal okunurdu. Nihayet hayvanın en küçük kemikleri, avuçlanıp küçük çocukların önüne atılır. Bunlar çocukların eğlencesi, oyuncaklarıdır. Iste bu küçük kemikler içinde "aşık" kemikleri, günümüz Türk çocuklarına kadar devam edip gelen "aşık" oyununu doğurmuştur.
Sayfa 160 - Akademi Kitabevi
Aral Gölü doğusundan Baykal Gölü'ne kadar uzanan sahada oturan eski kavimler, hiç şüphe yok ki Türkler'in ataları idiler. Zira buraları, bilinen devirlerde kesinlikle Türklerle meskundur. Taş devirlerinin çeşitli kültür katları bu sahada da görülmektedir. Fakat bu kültürleri ve devamını inceleyenler nedense bu sahada yaşayanları irânî kavimler olarak gösterirler. Bu fikrin sahiplerine göre Altaylardaki Pazırık kurganı bile İrânîlere aittir. Bugünkü Kazakistan ortalarındaki eski kültürlerin taşıyıcıları da Türk'den gayrı tasavvur edilmek istenir. Onlar zaten Türklere nerede ise Asya'da bir yer bile vermek istemezler ve adeta onlar, yani Türkler, Göktürk çağında birden gökten inmişlerdir.
Sayfa 123 - Akademi Kitabevi
Türk hayatında asıl makbul olan göçebelik olduğundan göçebe Oğuzlar, yerleşik kardeşlerini "Yatuk" diyerek ayıplamışlardır.
Sayfa 103 - Akademi Kitabevi
Kalkâl: Buradaki âdetlere göre, halk boş konuşmayı, palavrayı severmiş.
Sayfa 73 - Akademi Kitabevi
Reklam
Türk beyleriyle evlenen Çinli konçuylar, Çin'de kendi konak veya saraylarında büyümüşlerdi. Onun için Türk ülkesine gelince, daha çok göçebelikle dolu olan Türk hayatını yadırgıyorlardı. Kısmen de olsa bunu önlemek için Türk beyleri, özellikle Hanlar Çinli hatunlar için ayrı bir ikametgâh yaptırmaktan da geri kalmamışlardır. Zaten Türk geleneklerine göre "gelin" kalabalık bir maiyetiyle de gelebileceğinden, konçuyların buradaki hayatları daha iyi geçiyordu. Bilhassa Uygur çağında Çinli konçuylar için ayrı saraylar görülmektedir. Bunlar elbette ki diğer Türk Beylerinin kendi hatunlarına yaptırdıklarından çok daha mükemmel yapı ve tesislerdi.
Sayfa 54 - Akademi Kitabevi
Balık: İskânın hemen her yerde son merhâlesi, şehir kabul edilmektedir. Şehir Farsça bir kelime olup, Anadolu Türkçesinde Şar biçimini almıştır. Fakat Göktürk çağında Balık ile ifade edilmekte olup, şehirlerdeki inşaatın görünüşünden çıkan bir kelime, balçık kökenli kabul edilir. Taşın veyâ tuğlanın az olduğu sahalarda inşaatın temel maddesi balçık olduğundan, hâkim görünüşü böyle olan yerler Balık ile ifâde edilmiş olmalıdır.
Sayfa 49 - Akademi Kitabevi
"Toplumun bütünü için "yağma"yı esas alan teşkilatlı bir toplumdan söz edilemez. Bu açıdan "göçebelik" ile "yağmacılığı" kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir. Göçebeler, geçim imkânları buna yol açtığı için böylesine bir hayatı seçmişlerdir. Onlar da üreticidirler, onların da ürettikleri vardır ve bunları, komşu toplumun ürettikleriyle değiş-tokuş etmek, hatta daha uzaklarla ticaret yapmak isterler. Bu gerçek ile, toplumlar arasında apayrı sebeplerle oluşan savaş şartlarını ayırtetmek icab eder.
Sayfa 43 - Akademi Kitabevi
Göçebelik ile ilgili araştırma yapanlar, Türk hayatnın gösterdiği kendisine mahsus özelliklere bakarak, Türkler’in tam göçebe olamayacaklarını belirtirler. T.A. Jdenko'nun Kazaklar için ulaştığı bu kanaati, batıda Türkiye'de bir iktisâd tarihçisi Ö. Celal Sarc Anadolu Türkleri için söylemiştir. Bu "semi-nomadism" de denilen "yarı göçebelik"dir."
Sayfa 43 - Akademi Kitabevi
31 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.