Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Kültürü

Tuncer Baykara

Türk Kültürü Sözleri ve Alıntıları

Türk Kültürü sözleri ve alıntılarını, Türk Kültürü kitap alıntılarını, Türk Kültürü en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kültür, "culture" olarak Latince kökenli bir Fransızca kelime olarak XVIII. yüzyıl ortalarında Voltaire tarafından kullanılmıştır. Voltaire'in buna yüklemek istediği anlam, "insan zekâsının oluşumu, gelişimi, geliştirilmesi ve yüceltilmesi"dir.
Sayfa 13 - Post Yayın Dağıtım
Türk kültürü konusu, Türk için çok ama çok elzem olarak ele alınması öncelikli hususlardan birisidir. Türk insanının kendisine güvenini kazanması için sanıldığından çok ama çok gereklidir.
Sayfa 10 - Post Yayın Dağıtım
Reklam
Tarih sahnesine çıkış
Türkler, M.Ö. bin yıl ortalarında Oğuz Han idaresinde güçlü bir devlet kurmuşlardır. Bu devlet, daha sonra Aral kuzeyinde yaşamaya devam etmiş, kaza Kangli devleti de varlığını tarihî devirlere kadar korumuştur. M.Ö. V. yüzyıllarda Alp Er Tunga idaresinde İran'la çetin savaşlar yapmışlar, lâkin bir zaman sonra tekrar sınırlarına çekilmişlerdir. İşte bu yıllarda doğuda Kun/Nun kabileleri güçlenmiş, Çin kaynaklarında, Hsiung-nu adıyla zikredilmeye başlanmıştır. Böylece Türkler, tarih sahnesine daha kesin bir şekilde çıkmışlardır.
Sayfa 28 - Akademi Kitabevi
Türk için milli varlığımız, bir başka değişle millî kimliğimiz, bir bakıma gelecekte var olmamızın, devam etmemizin bir göstergesidir.
Sayfa 8 - Akademi Kitabevi
Türk kavramı
Tu-küe'nin aslının ne olacağı da eskiden beri bilginlerin zihnini kurcalamaktadır. Türküt (P. Pelliot), Türkü (Clauson) şekilleri yanında, Köktürk kitâbelerinde de geçen "Türük" şekli, daha doğru olsa gerektir. "Türük'ün daha eski şeklinin "Törük" olması gerekmektedir. Bu şekli ile kelime "Türemek"den gelmiş olsa gerek ki, türeyen, var olan, canlı yaratık anlamlarını taşımakta idi. Törük'den Türk'e doğru kelime, türkçenin kurallarına göre gelişirken anlam bakımından da gelişmiştir. Artık "Türk", VIII. yüzyıl Uygur Türkçesinde görüldüğü gibi, kuvvet anlamında iken, Kaşgarlı çağında, olgunluk, kemâl manasına gelişmiştir. Kelime ayrıca töreli, nizamlı anlamına da geliyordu. Günümüzde de, türkçe konuşan belirli geçmişe sahip, ayrı karakteristikler gösteren, insanların müşterek adıdır. Ve, daha alt isimlerin üzerinde, birleştirici bir hüviyet kazanmıştır. Zira günümüzde sadece Türkiye'de değil dünyanın diğer yörelerinde de aynı dili konuştuğumuz, aynı karakteristikler arzeden ve aynı kültüre sahip insanlar vardır. Anadolulu, Azeri, Türkmen, Özbek, Uygur, Karluk, Sibir velhasıl bütün bu alt-isimlerin üzerinde bir genel addır.
Sayfa 24 - Akademi Kitabevi
Türk hayatında asıl makbul olan göçebelik olduğundan göçebe Oğuzlar, yerleşik kardeşlerini "Yatuk" diyerek ayıplamışlardır.
Sayfa 103 - Akademi Kitabevi
Reklam
Balık: İskânın hemen her yerde son merhâlesi, şehir kabul edilmektedir. Şehir Farsça bir kelime olup, Anadolu Türkçesinde Şar biçimini almıştır. Fakat Göktürk çağında Balık ile ifade edilmekte olup, şehirlerdeki inşaatın görünüşünden çıkan bir kelime, balçık kökenli kabul edilir. Taşın veyâ tuğlanın az olduğu sahalarda inşaatın temel maddesi balçık olduğundan, hâkim görünüşü böyle olan yerler Balık ile ifâde edilmiş olmalıdır.
Sayfa 49 - Akademi Kitabevi
Türk beyleriyle evlenen Çinli konçuylar, Çin'de kendi konak veya saraylarında büyümüşlerdi. Onun için Türk ülkesine gelince, daha çok göçebelikle dolu olan Türk hayatını yadırgıyorlardı. Kısmen de olsa bunu önlemek için Türk beyleri, özellikle Hanlar Çinli hatunlar için ayrı bir ikametgâh yaptırmaktan da geri kalmamışlardır. Zaten Türk geleneklerine göre "gelin" kalabalık bir maiyetiyle de gelebileceğinden, konçuyların buradaki hayatları daha iyi geçiyordu. Bilhassa Uygur çağında Çinli konçuylar için ayrı saraylar görülmektedir. Bunlar elbette ki diğer Türk Beylerinin kendi hatunlarına yaptırdıklarından çok daha mükemmel yapı ve tesislerdi.
Sayfa 54 - Akademi Kitabevi
"Toplumun bütünü için "yağma"yı esas alan teşkilatlı bir toplumdan söz edilemez. Bu açıdan "göçebelik" ile "yağmacılığı" kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir. Göçebeler, geçim imkânları buna yol açtığı için böylesine bir hayatı seçmişlerdir. Onlar da üreticidirler, onların da ürettikleri vardır ve bunları, komşu toplumun ürettikleriyle değiş-tokuş etmek, hatta daha uzaklarla ticaret yapmak isterler. Bu gerçek ile, toplumlar arasında apayrı sebeplerle oluşan savaş şartlarını ayırtetmek icab eder.
Sayfa 43 - Akademi Kitabevi
Türk kavramı
"Türk" adı, günümüzde belirli karakteristikler gösteren bir milletin, devletin ve nihayet insanların ortak ismidir. Önce bu adın menşe ve manâsını görelim. "Türk" adı, şimdilik bilgilerimize göre, ancak VI. yüzyıla kadar gitmektedir. 540'larda varlıklarını gösteren ve 552 tarihinde, bağımsız bir devlet olarak varlıklarını belli eden devlet, Çinlilerce "Tu-küe" diye kaydedilmiştir. Bu devleti, bizzat kendi Hakanları, "Türk" kimi zaman da "Kök Türk" olarak zikredmektedirler. Şu halde Tu-küe ismi, Türk'ün şimdilik en eski şeklidir. Gerçi Lâtin yazarlarından Plinus, Tyrcase, Hind destanlarında Turuşka şekilleri de "Türk"ü hatırlatmaktadır. Hatta Çin kaynaklarında Hsiungnu'ların ataları olarak M.Ö. bin yıllarında Tik kavmi geçmektedir. Bu muhtemel örneklere rağmen, biz yine de Türk adını, milâddan sonraki yılların bir hatırası olarak görelim. Bu dönemlerde "Türk" adı genellikle iki hecelidir ki, Çinçedeki "Tu-küe" şekli de bunu gösterir.
Sayfa 24 - Akademi Kitabevi
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.