Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Türk Kültürü

Tuncer Baykara

En Beğenilen Türk Kültürü Sözleri ve Alıntıları

En Beğenilen Türk Kültürü sözleri ve alıntılarını, en beğenilen Türk Kültürü kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türk kültürü konusu, Türk için çok ama çok elzem olarak ele alınması öncelikli hususlardan birisidir. Türk insanının kendisine güvenini kazanması için sanıldığından çok ama çok gereklidir.
Sayfa 10 - Post Yayın Dağıtım
Kültür, "culture" olarak Latince kökenli bir Fransızca kelime olarak XVIII. yüzyıl ortalarında Voltaire tarafından kullanılmıştır. Voltaire'in buna yüklemek istediği anlam, "insan zekâsının oluşumu, gelişimi, geliştirilmesi ve yüceltilmesi"dir.
Sayfa 13 - Post Yayın Dağıtım
Reklam
Türk için milli varlığımız, bir başka değişle millî kimliğimiz, bir bakıma gelecekte var olmamızın, devam etmemizin bir göstergesidir.
Sayfa 8 - Akademi Kitabevi
Türk hayatında asıl makbul olan göçebelik olduğundan göçebe Oğuzlar, yerleşik kardeşlerini "Yatuk" diyerek ayıplamışlardır.
Sayfa 103 - Akademi Kitabevi
Türk beyleriyle evlenen Çinli konçuylar, Çin'de kendi konak veya saraylarında büyümüşlerdi. Onun için Türk ülkesine gelince, daha çok göçebelikle dolu olan Türk hayatını yadırgıyorlardı. Kısmen de olsa bunu önlemek için Türk beyleri, özellikle Hanlar Çinli hatunlar için ayrı bir ikametgâh yaptırmaktan da geri kalmamışlardır. Zaten Türk geleneklerine göre "gelin" kalabalık bir maiyetiyle de gelebileceğinden, konçuyların buradaki hayatları daha iyi geçiyordu. Bilhassa Uygur çağında Çinli konçuylar için ayrı saraylar görülmektedir. Bunlar elbette ki diğer Türk Beylerinin kendi hatunlarına yaptırdıklarından çok daha mükemmel yapı ve tesislerdi.
Sayfa 54 - Akademi Kitabevi
Tarih sahnesine çıkış
Türkler, M.Ö. bin yıl ortalarında Oğuz Han idaresinde güçlü bir devlet kurmuşlardır. Bu devlet, daha sonra Aral kuzeyinde yaşamaya devam etmiş, kaza Kangli devleti de varlığını tarihî devirlere kadar korumuştur. M.Ö. V. yüzyıllarda Alp Er Tunga idaresinde İran'la çetin savaşlar yapmışlar, lâkin bir zaman sonra tekrar sınırlarına çekilmişlerdir. İşte bu yıllarda doğuda Kun/Nun kabileleri güçlenmiş, Çin kaynaklarında, Hsiung-nu adıyla zikredilmeye başlanmıştır. Böylece Türkler, tarih sahnesine daha kesin bir şekilde çıkmışlardır.
Sayfa 28 - Akademi Kitabevi
Reklam
Türk kavramı
Tu-küe'nin aslının ne olacağı da eskiden beri bilginlerin zihnini kurcalamaktadır. Türküt (P. Pelliot), Türkü (Clauson) şekilleri yanında, Köktürk kitâbelerinde de geçen "Türük" şekli, daha doğru olsa gerektir. "Türük'ün daha eski şeklinin "Törük" olması gerekmektedir. Bu şekli ile kelime "Türemek"den gelmiş olsa gerek ki, türeyen, var olan, canlı yaratık anlamlarını taşımakta idi. Törük'den Türk'e doğru kelime, türkçenin kurallarına göre gelişirken anlam bakımından da gelişmiştir. Artık "Türk", VIII. yüzyıl Uygur Türkçesinde görüldüğü gibi, kuvvet anlamında iken, Kaşgarlı çağında, olgunluk, kemâl manasına gelişmiştir. Kelime ayrıca töreli, nizamlı anlamına da geliyordu. Günümüzde de, türkçe konuşan belirli geçmişe sahip, ayrı karakteristikler gösteren, insanların müşterek adıdır. Ve, daha alt isimlerin üzerinde, birleştirici bir hüviyet kazanmıştır. Zira günümüzde sadece Türkiye'de değil dünyanın diğer yörelerinde de aynı dili konuştuğumuz, aynı karakteristikler arzeden ve aynı kültüre sahip insanlar vardır. Anadolulu, Azeri, Türkmen, Özbek, Uygur, Karluk, Sibir velhasıl bütün bu alt-isimlerin üzerinde bir genel addır.
Sayfa 24 - Akademi Kitabevi
Balık: İskânın hemen her yerde son merhâlesi, şehir kabul edilmektedir. Şehir Farsça bir kelime olup, Anadolu Türkçesinde Şar biçimini almıştır. Fakat Göktürk çağında Balık ile ifade edilmekte olup, şehirlerdeki inşaatın görünüşünden çıkan bir kelime, balçık kökenli kabul edilir. Taşın veyâ tuğlanın az olduğu sahalarda inşaatın temel maddesi balçık olduğundan, hâkim görünüşü böyle olan yerler Balık ile ifâde edilmiş olmalıdır.
Sayfa 49 - Akademi Kitabevi
"Toplumun bütünü için "yağma"yı esas alan teşkilatlı bir toplumdan söz edilemez. Bu açıdan "göçebelik" ile "yağmacılığı" kesinlikle birbirinden ayırmak gerekir. Göçebeler, geçim imkânları buna yol açtığı için böylesine bir hayatı seçmişlerdir. Onlar da üreticidirler, onların da ürettikleri vardır ve bunları, komşu toplumun ürettikleriyle değiş-tokuş etmek, hatta daha uzaklarla ticaret yapmak isterler. Bu gerçek ile, toplumlar arasında apayrı sebeplerle oluşan savaş şartlarını ayırtetmek icab eder.
Sayfa 43 - Akademi Kitabevi
II. Mahmud'un bütün bu girişimlerini, bir başka reformcu, Mehmed Ali'nin oğlu İbrahim Paşa tenkid ediyordu. Bailey'in belirttiği, N. Berkes'in de naklettiğine göre İbrahim Paşa şöyle demektedir: "Babıali, sivilizasyonu ters taraftan alıyor. Bir milleti kalkındırmanın yolu ona apolet ve dar pantalon giydirmek değildir. Kıyafet, topal bir insanı dimdik yapmaz. Kıyafetten başlayacakları yerde önce halkın kafasını aydınlatmak gerekirdi. Bize bakın: Biz her çeşit okul açtık. Gençlerimizi Avrupa'ya gönderiyoruz. Biz de Türküz; fakat biz, bize yön verecek güçte olan uzmanların tavsiyelerini dinleriz.”
Sayfa 19 - Akademi Kitabevi
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.