Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkiye Neden Feda Edildi

Merdan Yanardağ

Türkiye Neden Feda Edildi Gönderileri

Türkiye Neden Feda Edildi kitaplarını, Türkiye Neden Feda Edildi sözleri ve alıntılarını, Türkiye Neden Feda Edildi yazarlarını, Türkiye Neden Feda Edildi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
184 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
İnanç olarak taban tabana tamamen zıt olduğum yazarla ortak sorumuz Türkiye neden ve nasıl vasat ülke konumuna getiriliyor? Dini duyguları istismar edenlerin elinde siyasal islam ve ılımlı islam politikası düşünmekten, okumaktan yoksun, salt empoze edilene inanan topluma, silahtan çok daha tehlikeli ve etkili bir araç olduğu su götürmez bir gerçek. Hele de siyaset dışında halk inançlarının gereğini yaparken gadre uğradıysa bu silah atom etkisinde karşımıza cıkıyor. Hep çuvaldızı tertemiz müslüman halka batırmayın biraz da iğneyi kendinize batırıp kendi gayya kuyunuzu temizleyin! Yazara kızsamda gerçekler ortada.
Türkiye Neden Feda Edildi
Türkiye Neden Feda EdildiMerdan Yanardağ · Destek Yayınları · 201365 okunma
Allah bütün Müslümanları böyle İslamcılardan korusun.
Reklam
NTV’de, Çiğdem Anad: “Önceden solcular Filistin’e sahip çıkıyordu, şimdi İslamcılar... Neden böyle oldu? … Türkiye, Bülent Ecevit’in başbakanlığındaki 1978 CHP hükümetine kadar FKÖ’yü resmi olarak tanımadı, ABD ve İsrail gibi terörist saydı. CHP hükümeti, 1978’de “Filistin Kurtuluş Örgütü’nü resmen Filistin halkının temsilcisi olarak tanıdı ve Ankara’da büro açmalarına izin verdi.
Entelektüel bir bozgun yaşadıkları halde liberaller gerçeği görmemekte ısrar ediyordu. Çünkü yanıldıklarını kabul ederlerse bütün kurguları çökecekti.
(Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı) Yalçın Akdoğan, Tayyip Erdoğan’ın da önsöz yazdığı kitabında Amerikan yani muhafazakârlığı (Neo-Con) ile neo-liberalizm arasındaki ilişkiye de özel bir vurgu yaparak şunları yazıyor: Amerikan muhafazakârlık geleneği liberaldir, bunun sonucu olarak muhafazakâr adını alan bu geleneğe sadık kişiler, gerçekte liberal kişilerdir. Burke ve Maistre’in yaptıkları gibi, modern toplumun kurucu ilkelerini reddetmek şöyle dursun, Amerikan muhafazakârları anayasal “demokrasiye ve piyasa ekonomisine bağlılıklarını ifade ederler. M. Irving Kristol’e göre Amerikan muhafazakârlığı, muhafazakâr liberalizmdir.Bu yaklaşım, hiçbir yoruma yer bırakmayacak açıklıkla şu anlama gelmektedir: AKP liderliği, kendi politik çizgisini “evrensel” bir bağlama oturtmaya ve liberal ekonomi politikaları “kültürel gelenek” diye kodladığı yerel ideolojiyle (dinle) uyumlu hale getirmeye çalışan bir anlayışa sahiptir.”
Sonuç olarak, Mısır’da Mursi’nin devrilmesi, “ılımlı İslam” rejimleri için ilk ve en başarılı model ülke diye sunulan Türkiye’yi de yakından etkileyecek. … Gezi Parkı eylemlerinden böyle korkmasının gerçek nedeni budur.
Reklam
Tarih kimi kez büyük ve prestijli kuramların öngördüğü gibi ilerlemez.
Artık demokrat olmak ile siyasal aptallık arasına kalın bir çizgi çekmenin zamanı gelmedi mi?
Sonuçları itibariyle darbe değerlendirmeleri:
Gelin isterseniz çok uç bir örnek üzerinden soruna bakalım: Hitler ve Naziler seçimle iktidara geldiler ve katıldıkları her seçimde de oylarını yükselttiler. Başka bir anlatımla “milli iradeyi temsil” eden Naziler, çok demokratik yollardan faşist bir diktatörlük kurup, soykırım yaptılar. İkinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 60 milyon insanın öldürülmesine, dünyanın büyük bölümünde örneği görülmemiş bir yıkıma neden oldular. Peki, eğer bir grup asker çıkıp Hitler’i devirseydi, pek demokrat ve liberal arkadaşlarımız bunu “darbe” diye kınayacak ve iktidarın yeniden Nazilere devredilmesini mi savunacaklardı? Üstelik bu arkadaşlar, “Biz Hitler’in görüşlerine hiç katılmıyoruz “ama seçimle gelen meşru bir iktidardır” diye ahlakçı bir söylev de çekecek miydi?”
Nuray Mert’in yazısında söz konusu bebeğe ilişkin olarak, “ölümü üzerine tartışmalar bir yana” diye parantez içinde ima ettiği olay aslında vahimdi. İstenmeyen bir hamilelik sonucu doğduğu anlaşılan bebeğin, Menderes ve sevgilisi tarafından öldürüldüğü, yani bir cinayete kurban gittiği de iddia ediliyordu. Bu nedenle gizlice kimsesizler mezarlığına gömüldüğü belirtiliyordu.
Reklam
Muhafazakâr sağcıların “Bebek Davası” diye küçümsedikleri, bu yolla DP’liler ve onların üst düzey asker-sivil bürokratlarının yargılandığı Yassıada Mahkemeleri’ni itibarsızlaştırmaya çalıştıkları durum, gerçekte Menderes’in kişiliğini ele veren trajik bir olaydı. Doç. Dr. Nuray Mert’in bu konuda yazdığı yazı, terörize edilen bir medya ortamında, adeta dokunulmaz ve kutsal kişi haline getirilen Menderes hakkında son dönemde yayımlanan en önemli yazılardan biridir. Kimmiş, ‘gönülçelen’? Etrafındaki evli, çocuklu kadınlarla ilişkiye girmekte engel tanımayan, bu yolda siyasi kudretini devreye sokmakta tereddüt etmeyen bir adam. Geçelim onu, en önemlisi (ölümü üzerine tartışmalar bir yana) kendi çocuğuna, bir bebeğe, paçavra muamelesi yaparak, apar topar, yerin dibine, kimsesizler mezarına gömen ve arkasına bakmadan ucuz çapkınlık hayatına kesintisiz devam eden bir adam. Benim gözümde Men “Menderes de, büyük âşık falan değil, pahalı bir dekor içinde ucuz bir çapkındır, o kadar.
DP hükümeti olayları komünistlerin kışkırttığı iddiasıyla aralarında Aziz Nesin, Kemal Tahir, Asım Bezirci ve Hasan İzzettin Dinamo gibi yazarların da bulunduğu solcu aydınları tutuklattı.
pes doğrusu
Atatürk’ün Selanik’teki evine gerçekten de tahrip gücü düşük bir bomba atılmıştı. Bombayı atan kişi Selanik’te eğitim gören Oktay Engin isimli bir Türk’tü. Hakkında Türkiye’de göstermelik bir soruşturma açıldı ve olay kapatıldı. Oysa, Oktay Engin, daha sonra kendisinin MİT mensubu olduğunu, verilen görev üzerine Atatürk’ün evine bomba attığını açıklayacak, yani itiraf edecekti. Oktay Engin, Türkiye’de bürokraside yükselerek, 1992-1993 yıllarında Nevşehir valiliği yapacaktı.
DP dönemindeki en büyük kontrgerilla operasyonu İstanbul’da azınlıklara yönelik olarak yapılan, göç eden köylülerin kışkırtılmasıyla 6-7 Eylül 1955 tarihinde gerçekleştirilen vahşi yağma tertibiydi. Atatürk’ün Selanik’teki doğduğu evin bombalandığı yönünde yayımlanan yalan haberler üzerine, kışkırtıcıların yönlendirilmesiyle, İstanbul’da Rum yurttaşların ev ve “işyerleri iki gün boyunca yağmalandı. DP’li Mithat Perin’in sahibi olduğu İstanbul Ekspres gazetesi 20.000 tirajı olmasına karşı o gün, “Ata’nın evini bombaladılar” manşetiyle çıkmış, 290.000 basılarak bedava dağıtılmıştı. Olaylar İzmir ve Ankara’ya sıçradı.
Ortak payda devletimizin bekası olmalı ama bu kafayla çok zor çok
Sadece tek örnek bile açıklayıcı olabilir: Artık valilerin yüzde 80’inden fazlası, eşleri türbanlı olan İslamcı ya da imam-hatip mezunu kişilerden oluşuyor. Artık, bürokrasi Anadolu’da Cumhuriyet’i, moderniteyi ve aydınlanmayı temsil eden toplumsal bir kategori olmaktan çıktı.
232 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.