Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Türkiye Neden Feda Edildi

Merdan Yanardağ

Türkiye Neden Feda Edildi Sözleri ve Alıntıları

Türkiye Neden Feda Edildi sözleri ve alıntılarını, Türkiye Neden Feda Edildi kitap alıntılarını, Türkiye Neden Feda Edildi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
DP dönemindeki en büyük kontrgerilla operasyonu İstanbul’da azınlıklara yönelik olarak yapılan, göç eden köylülerin kışkırtılmasıyla 6-7 Eylül 1955 tarihinde gerçekleştirilen vahşi yağma tertibiydi. Atatürk’ün Selanik’teki doğduğu evin bombalandığı yönünde yayımlanan yalan haberler üzerine, kışkırtıcıların yönlendirilmesiyle, İstanbul’da Rum yurttaşların ev ve “işyerleri iki gün boyunca yağmalandı. DP’li Mithat Perin’in sahibi olduğu İstanbul Ekspres gazetesi 20.000 tirajı olmasına karşı o gün, “Ata’nın evini bombaladılar” manşetiyle çıkmış, 290.000 basılarak bedava dağıtılmıştı. Olaylar İzmir ve Ankara’ya sıçradı.
Allah bütün Müslümanları böyle İslamcılardan korusun.
Reklam
Sonuçları itibariyle darbe değerlendirmeleri:
Gelin isterseniz çok uç bir örnek üzerinden soruna bakalım: Hitler ve Naziler seçimle iktidara geldiler ve katıldıkları her seçimde de oylarını yükselttiler. Başka bir anlatımla “milli iradeyi temsil” eden Naziler, çok demokratik yollardan faşist bir diktatörlük kurup, soykırım yaptılar. İkinci Dünya Savaşı’nda yaklaşık 60 milyon insanın öldürülmesine, dünyanın büyük bölümünde örneği görülmemiş bir yıkıma neden oldular. Peki, eğer bir grup asker çıkıp Hitler’i devirseydi, pek demokrat ve liberal arkadaşlarımız bunu “darbe” diye kınayacak ve iktidarın yeniden Nazilere devredilmesini mi savunacaklardı? Üstelik bu arkadaşlar, “Biz Hitler’in görüşlerine hiç katılmıyoruz “ama seçimle gelen meşru bir iktidardır” diye ahlakçı bir söylev de çekecek miydi?”
Muhafazakâr sağcıların “Bebek Davası” diye küçümsedikleri, bu yolla DP’liler ve onların üst düzey asker-sivil bürokratlarının yargılandığı Yassıada Mahkemeleri’ni itibarsızlaştırmaya çalıştıkları durum, gerçekte Menderes’in kişiliğini ele veren trajik bir olaydı. Doç. Dr. Nuray Mert’in bu konuda yazdığı yazı, terörize edilen bir medya ortamında, adeta dokunulmaz ve kutsal kişi haline getirilen Menderes hakkında son dönemde yayımlanan en önemli yazılardan biridir. Kimmiş, ‘gönülçelen’? Etrafındaki evli, çocuklu kadınlarla ilişkiye girmekte engel tanımayan, bu yolda siyasi kudretini devreye sokmakta tereddüt etmeyen bir adam. Geçelim onu, en önemlisi (ölümü üzerine tartışmalar bir yana) kendi çocuğuna, bir bebeğe, paçavra muamelesi yaparak, apar topar, yerin dibine, kimsesizler mezarına gömen ve arkasına bakmadan ucuz çapkınlık hayatına kesintisiz devam eden bir adam. Benim gözümde Men “Menderes de, büyük âşık falan değil, pahalı bir dekor içinde ucuz bir çapkındır, o kadar.
pes doğrusu
Atatürk’ün Selanik’teki evine gerçekten de tahrip gücü düşük bir bomba atılmıştı. Bombayı atan kişi Selanik’te eğitim gören Oktay Engin isimli bir Türk’tü. Hakkında Türkiye’de göstermelik bir soruşturma açıldı ve olay kapatıldı. Oysa, Oktay Engin, daha sonra kendisinin MİT mensubu olduğunu, verilen görev üzerine Atatürk’ün evine bomba attığını açıklayacak, yani itiraf edecekti. Oktay Engin, Türkiye’de bürokraside yükselerek, 1992-1993 yıllarında Nevşehir valiliği yapacaktı.
Entelektüel bir bozgun yaşadıkları halde liberaller gerçeği görmemekte ısrar ediyordu. Çünkü yanıldıklarını kabul ederlerse bütün kurguları çökecekti.
Reklam
Senin o yerdiğin Sunnî hocalar senden evvel haber verdiler. Günaydın
Büyük ya da Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin en önemli boyutunu, hiç kuşkusuz “ılımlı İslam” stratejisi oluşturuyordu. Ilımlı İslam, Batılı değerlerle uyumlu, siyasal olarak ABD’nin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş, sınırların yeniden çizildiği ve rejimlerin bu amaca uygun olarak değiştirilmesinin öngörüldüğü BOP’un taşıyıcı kavramıydı.
(Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı) Yalçın Akdoğan, Tayyip Erdoğan’ın da önsöz yazdığı kitabında Amerikan yani muhafazakârlığı (Neo-Con) ile neo-liberalizm arasındaki ilişkiye de özel bir vurgu yaparak şunları yazıyor: Amerikan muhafazakârlık geleneği liberaldir, bunun sonucu olarak muhafazakâr adını alan bu geleneğe sadık kişiler, gerçekte liberal kişilerdir. Burke ve Maistre’in yaptıkları gibi, modern toplumun kurucu ilkelerini reddetmek şöyle dursun, Amerikan muhafazakârları anayasal “demokrasiye ve piyasa ekonomisine bağlılıklarını ifade ederler. M. Irving Kristol’e göre Amerikan muhafazakârlığı, muhafazakâr liberalizmdir.Bu yaklaşım, hiçbir yoruma yer bırakmayacak açıklıkla şu anlama gelmektedir: AKP liderliği, kendi politik çizgisini “evrensel” bir bağlama oturtmaya ve liberal ekonomi politikaları “kültürel gelenek” diye kodladığı yerel ideolojiyle (dinle) uyumlu hale getirmeye çalışan bir anlayışa sahiptir.”
Bunu kötülediğin müslümanlar mı yaptı peki
Sosyalist sistemin çözülmesiyle başlayan yeni küreselleşme döneminde, dünyanın zenginliklerinin yaklaşık yüzde 70’i dünya nüfusunun yüzde 2’sinin elinde toplandı.
Artık demokrat olmak ile siyasal aptallık arasına kalın bir çizgi çekmenin zamanı gelmedi mi?
Reklam
Ortak payda devletimizin bekası olmalı ama bu kafayla çok zor çok
Sadece tek örnek bile açıklayıcı olabilir: Artık valilerin yüzde 80’inden fazlası, eşleri türbanlı olan İslamcı ya da imam-hatip mezunu kişilerden oluşuyor. Artık, bürokrasi Anadolu’da Cumhuriyet’i, moderniteyi ve aydınlanmayı temsil eden toplumsal bir kategori olmaktan çıktı.
Sonuç olarak, Mısır’da Mursi’nin devrilmesi, “ılımlı İslam” rejimleri için ilk ve en başarılı model ülke diye sunulan Türkiye’yi de yakından etkileyecek. … Gezi Parkı eylemlerinden böyle korkmasının gerçek nedeni budur.
Tarih kimi kez büyük ve prestijli kuramların öngördüğü gibi ilerlemez.
Sermaye birikimi bakımından zayıf olan Cumhuriyet burjuvazisi korkak ve sinikti. Asker ve sivil bürokrasinin sistem içinde merkezi bir güç kazanmasının nedenlerinden biri ve belki en önemlisi, Türkiye burjuvazisinin bu özelliğinden kaynaklanan korkaklığıydı.
Arap Baharı
Her nedense “Arap Baharı” adı verilen bu siyasal-toplumsal dalga, bölgenin ortaçağ artığı rejimlerine dokunmamış, sadece cumhuriyetleri yıkmıştı. Arap-İslam dünyasında katı şeriat hükümleriyle yönetilen, kadınların kimliklerinin bile bulunmadığı Körfez Emirlikleri, Suudi Krallığı ve diğer sultanlıklar oldukları yerde duruyordu. Onlara “Hadi artık demokratikleşin bakalım” diyen yoktu.
226 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.