Dininden dönenlerin çoğu için, "En güçlünün dini her zaman en meşru olandır" savı İslamiyeti doğrulayan savdır:XV. yüzyıl tarihli Saltuk-Name adlı Türkçe bir metinde İslamiyeti kabul etme eğiliminde olan genç bir Hristiyan şöyle der:"Yeryüzünde Hristiyanları tepeleyen Türkler, onları cennetten de tepeleyeceklerdir."
Türkler toplantılarında fatihler için özel olarak dua ederler. Özellikle yemeklerin ardından Tanrı'ya şükrederken, fatihlere bol bol dua ederler. Kibirle dolaşır ve Hristiyanlara kadın muamelesi çekip, onlara, "erkekleri" olduklarını söylerler. Daha fazla böbürlenebilmek için de atalarının zaferlerini türkü yapıp söyler, yüceltir ve ballandıra ballandıra anlatırlar.
Türklere karşı güvensiz ve küçümseyici tutumun hemen akla gelen tarihsel bir açıklaması vardır:Avrupa bilinçli ya da bilinçsiz olarak, toplu hafızasında, dokuz yüz yıldır peşini bırakmayan Türk Korkusu'nu bir türlü unutamamakta, affedememektedir.
Batı Avrupalıların en inatçı, en uzun süreli, en azılı rakibi Türklerden herkes nefret etmiştir. Çünkü Türk modeli, sosyokültürel açıdan olduğu kadar siyasal ve dinsel açıdan da Avrupa modeline alternatif bir Avrupa-Akdeniz modelidir. Türklerden korkulur çünkü dünyaya dehşet salar ve yüzyıllardır neredeyse hiç bileği bükülememiştir. Türklere imrenilir çünkü klasik çağlarda, devasa ve gösterişli başkentiyle, yaşam biçimiyle, hamamlarıyla, laleleriyle, kahveleriyle vb., daha ince ve narin, "gelişmiş" yaşam ve uygarlığıyla Hristiyan krallıklarından çok daha ileridedir;Doğu Avrupa'da sahip oldukları ve tabii Suriye'deki, Mısır ya da Mağrep'teki pazarları, Kızıldeniz'e, Hint Okyanusu'na ve Karadeniz'e uzanan ticaret kollarıyla herkesin iştahını kabartır.
Tüm şeytanlıklar ve her tür kaba sabalık, Türklerin ya da Asya'nın içlerindeki ırak bozkırlardan çıkıp gelen her göçebe yabancı ulusun harcıdır. Dev'in çağrışımlarıyla beşiğinde titrememiş bir çocuk var mıdır acaba? (Türkçe de dev ya da tepegöz çağrışımları yapan Fransızca "ogre" sözcüğü, Fransızcadaki Hongrois/Hun sözcüğünden, Türklerin, büyük ataları Attila'ya aynı biçimde hayranlık duydukları bozkırlardan Macar kuzenlerinden gelmektedir;Macarlar arasında Attila, Avrupalılarda olduğu gibi Tanrı'nın Cezası yani "flagellum Dei" olarak değil de Budapeşte' deki ve Ankara'daki küçük çocukların hayranlıktan gözlerini kamaştıran büyük ata olarak ünlenmiştir.)
Türklerden korkulur çünkü dünyaya dehşet salar ve yüzyıllardır neredeyse hiç bileği bükülememiştir. Türklere imrenilir çünkü klasik çağlarda, devasa ve gösterişli başkentiyle, yaşam biçimiyle, hamamlarıyla, laleleriyle, kahveleriyle vb., daha ince ve narin, "gelişmiş" yaşam ve uygarlığıyla Hristiyan krallıklarından çok daha ileridedir;Doğu Avrupa'da sahip oldukları ve tabii Suriye'deki, Mısır ya da Mağrep'teki pazarları, Kızıldeniz'e, Hint Okyanusu'na ve Karadeniz'e uzanan ticaret kollarıyla herkesin iştahını kabartır.
Sayfa 147 - Michel Balivet'nin KalemindenKitabı okudu