Birinci Dünya Savaşı devam etmekte, yalnızca şehirleri değil, geride kalanları da darmadağın etmektedir. İngiltere`de bir hastanedeki savaş tutsaklarını ziyarete giden Leydi Beveridge, orada Almanya`dan tanıdığı biriyle karşılaşır: Kont Johann Dionys Psanek`le. Bu hadiseden kızı Daphne`ye de bahseder ve kocası hala askerde olan Leydi Daphne Kont`u sürekli ziyaret etmeye başlar. Böylece Leydi Daphne`yle Kont arasında adı konulmamış bir ilişki yeşerir ve Daphne`nin kocasının askerden dönmesiyle birlikte, savaşın kaosunun ilişkilerine yansımasına tanıklık ederiz. Savaş, herkesi değiştirmiştir: Arkada kalanları, kazananları ve kaybedenleri. Bütün bir Avrupa savaş sonrası sendromunun pençesinde kıvranmaktadır.
Söz konusu D. H. Lawrence oldu mu, bir aşk hikayesinin altında daima daha fazlası vardır: Uğurböceği de öyle bir hikayedir, karakterler arası diyaloglarda hem Nietzsche`ye hem de savaş karşıtı düşüncelere rastlarız.