Ülkü yalnız cemiyetin tekamülünü bağlayan zincirleri koparmaz, yalnız tarihin intikamını almaz, tarihin hakkını, şerefini kurtarmaz, onu en yüksek, en uzak gayesine de ulaştırır.
Fertlerin hayatında ızdırapların ve felaketlerin; milletler mukedderatında da şerefsizlik ve faciaların bir mektep olduğu söylenir. Hayatta ve tarihte bunu teyid eden birçok misaller gösterilir. Ancak bunların tahlillerinde de elde edilen hakikat; hakkı çiğnenen fert ve milletlerin aldıkları dersin onların fikir hayatlarının kuvveti ve canlılığı ile mütenasip oluşudur. Fertlerin seviyelerinden, milletlerin tarihlerinden, harslarından aldıkları kuvvet de ancak bizce fertlerin ve milletlerin mukedderatında en mütessir rolü oynayan kuvvet onların zihniyetleridir.
Ziya Gökalp merhum: "Çocuk için ben duygusunu hissetmek ne ise millet için ülküsünü idrak etmek odur. Fakat millet, benliğini ancak büyük felaketler zamanında hissedebilir." der.
Evet, bir şartla ki, milletin zihniyeti bu duyguyu anlayacak kadar yükselmiş, hiç olmazsa tabii kalmış, bozulmamış olursa.