Plevne müdafaasını yakından incelemiş olan bir İngiliz diyor ki: - Nasıl hayran olmayayım Türk askerine ki, başka ordularda artık müdafaanın bile bırakılacağı bir anda onun taarruzu başlar...
Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!
Belki Fatih ve Yavuz'dan da üstün.. Onlar her an yükselen bir "iyi"yi daha iyiye götürmüş kahramanlar.. Abdülhamîd ise her ân derinleşen bir "fena"yı önleyici ve kimseden yardım görmeyici çilekeş......
Öyle ya; her türlü millet ve vatan haini, her teşebbüsü "demokrasi" maskesi altında serbestçe yerine getirsin ve Hükümdarda bunları önleyici kuvvet bulunmasın!.. Ne gülünç yahudi dolabı!..
Abdülhamid'in haremini ziyaret eden imparatoriçe, oradaki güzellikleri de binbir gece masallarındaki hayal alemine bağlı şeyler kabul etmiş, aldığı ağır hediyelerden çocuk gibi sevinmiş ve kocasına şöyle demişti: - Ben Türklere bayıldım!