En Eski Üzümün Kardeşliği kitaplarını, en eski Üzümün Kardeşliği sözleri ve alıntılarını, en eski Üzümün Kardeşliği yazarlarını, en eski Üzümün Kardeşliği yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hasan Ali Toptaş’ın “Kuşlar Yasına Gider” romanının değerlendirme yazısını yazarken şöyle bir ifade kullanmıştım; “Bir zamanlar babasının otoritesi altında kalmış her erkek çocuk, babasının yaşlanma dönemi sürecinde bu akışı yaşar. O dağ gibi babanın giderek çocuklaşması ve gün gün erimesi iç yakıcı bir süreçtir. Bu süreci az ya da çok kendisinin
Sonra tuhaf bir şey oldu. Babam öldü. Kaptırmış çalışıyor, harç ve taş arasında fırıldak gibi dönüyorduk ki birden babamın dünyadan ayrıldığını hissettim. Yüzünü taradım, orada yazılıydı. Gözleri açıktı, elleri hareket ediyordu, harç karıyordu; ama ölmüştü ve ölümde tek bir sözü yoktu söyleyecek. Bazen hortlak gibi gidip bir ağacın dibine işiyordu. Gidip işiyorsa nasıl ölü olabilir ki, diye soruyordum kendime. Bir hayaletti artık, bir ceset. İyi olup olmadığını sormak istiyordum ona, hayatta olup olmadığını; ama ben de çok yorgun ve ölmekle meşguldüm, cümle kurmaya mecalim yoktu. Kağıt üzerinde görebiliyordum soruyu, daktilo edilmiş, soru işareti yerleştirilmiş; ama dillendirilemeyecek kadar ağırdı. Hem ne fark ederdi? Hepimiz bir gün ölecektik.
Babam sertliğini o yaşam tarzından almıştı. Ekmek soğan, diye övünürdü, ekmek soğan –başka ne gerek insana? Bütün hayatım boyunca ekmek soğandan nefret ettim bu yüzden.
''Ben çalıştım. Bir şey daha. Yarısını da biriktirdim. ''
''Öbür yarısını ne yaptın? ''
" Harcadım. Kumar oynadım. Kafa çektim. Fahişelerle yattım. ''
Ben onu izlerken kana kana şarap içti.
Ben öldükten sonra kim bakacak annene? Kitap okumak için para ödemezler adama. Kımılda artık! Savaştayız. Askere git. Erkek ol. San Francisco' ya git. Gemiye bin. Başının çaresine bak. Nedir erkek bilir misin? İştir. Terler. Kazar. Taş taşır. Duvar örer. Kazandığı birkaç doları bir kenara kor. Konuşana bak! dedim pis pis sırıtarak.